Yasal düzenlemesi geçen hafta TBMM'de kabul edilen Diyanet Akademisi, çok cılız tartışmalara neden oldu. Öylesine konuşulup geçildi, mecliste yasak savma babından yürütülen mini mini muhalefet oylamaya hiç yansımadı bile. Eleştirel köşe yazıları da Evrensel, Birgün Gazetesi, solhaber gibi mecralarda yeraldı ancak. Bir önceki yazımızda belirttiğimiz gibi, düzenlemenin, ülkenin kahir ekseriyetinin hassasiyetine hitap ettiği için bir dini mutabakat oluşturduğu hemen fark ediliyordu.
Sözkonusu mutabakat, sosyal medyaya düşen oylama tablosunda dramatik hisler uyandıracak niteliktedir.
Diyanet Akademisi, iktidar bloğunun sayısal üstünlüğü nedeniyle her durumda geçecekti. Ancak, sorun tek bir ret oyunun verilmemiş olmasıdır. Örneğin CHP, 1924 öncesine dönüşe neden olacağı gerekçesiyle muhalefet şerhi yazmıştı ama 22 milletvekili kabul oyu verdi. 'Kabül' oyu verenler arasında Grup Başkanvekili Engin Altay, Konya Milletvekili Abdüllatif Şener, Saadet Partisi'nden CHP'ye geçen Cihangir İslam, İstanbul Milletvekili İlhan Kesici, Sivas Milletvekili Ulaş Karasu gibi isimler var.
Muhalefet kanadının bir diğer partisi HDP'de ise 'çekimser'lik hakim.
İyi Parti'de kabul oyu verenlerin sayısı ise 12.
HDP'nin 10 milletvekili 'çekimser' oyu kullanırken 46 milletvekili oylamaya katılmamış. CHP'nin 114, HDP'nin 46, İyi Parti'nin 23, Türkiye İşçi Partisi'nin 4, Memleket Partisi'nin 3 vekili de salonda bulunmamış.
Oylama tablosunda 'ret' sütununda yukarıdan aşağıya dizilen '0' rakamı, ülke siyasetinin iktidarı ve muhalefetiyle girdiği laiklik sınavında aldığı nottur desek abartı sayılmaz. Bir tane bile 'ret' oyu verilmediği için hepsinin sınıfta kaldığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
CHP'nin komisyon raporunda yazdığı muhalefet şerhini doğru bulmadığı için genel kuruldaki oylamada 'evet' diyen 22 vekilin tercihi, belki parti içi demokrasiyle açıklanabilir ama partinin şerhi doğrultusunda bir kişinin dahi 'hayır' oyu kullanmaması manidardır. Demek ki parti içi demokrasi savı karşı oylar için geçerli değildir, tam tersine CHP'nin son dönemlerde izlediği sağa açılma politikaları nedeniyle büyük bir mahalle baskısı sözkonusudur. Aynı şekilde HDP'nin de bir yandan düzenlemeyi yanlış bulurken 'sıfır' çekmesi izahı gerektiren bir durumdur. TİP ve Memleket Partisi milletvekillerinin de teklifin zaten meclisten geçeceğini düşünerek oylamaya katılmadıkları tahmin edilebilir.
Hangi gerekçe ileri sürülürse sürülsün, eğitimde Diyanet eksenli paralel bir yapılanmayı ortaya çıkarabilecek düzenleme tam bir görüş birliği ile yasalaşmıştır. Üstelik bu görüş birliği, uzun bir zamandır süreklilik göstermektedir. Örneği de, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın büyümesini, yani bugünkü faaliyet alanı çeşitliliğini mümkün kılan 2010 tarihli düzenlemenin oylama sonuçlarıdır. Bu oylamada 257 oy kullanılırken, 256 'kabul' çıkması, sadece Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis'in 'ret' oyu vermesi, farklı gibi gözüken partilerin işin ucu laikliğe geldiğinde muhafazakar siyasetin potasında nasıl eridiklerinin kanıtıdır.
Aradan geçen 12 yılda bir Şerafettin Halis bile kalmamıştır.
Siyasetin üstünde artık 'dini vesayet' vardır ve bu vesayet her şeyi belirleyecek güce erişmiştir.