Dostlarım;
Takip edebiliyor musunuz bilmiyorum ama sadece Türkiye’de değil bütün dünyada otoriter iktidarlara karşı büyük bir toplumsal tepki söz konusu.
Ortalama her on yılda bir bu sosyolojik değişim yaşanıyor. Örneğin 10 yıl önce AB başta olmak üzere demokrasi ile yönetilen ülkelerde sağcı- dinci siyasi partiler açık ara iktidar olmuştu.
Bugün daha demokrat, daha toplumcu, emek ve özgürlükten yana siyasi anlayışın iktidar mücadelesine tanıklık ediyoruz.
Bu durum AB’den ABD’ye, Afrika’ya kadar çoğunlukla böyle.
Bizim baskın medyamız AKP – MHP - HÜDAPAR ortaklığının devamını sağlamakla görevlendirildiği için uluslararası toplumsal tepkilerden halkı haberdar etmiyor.
ABD’de Trump’a;
Rusya’da Putin’e
Türkiye’de Erdoğan’a,
AB’de Gazze’deki soykırıma sessiz kalan iktidarlara karşı müthiş bir tepki var.
Erdoğan ve ekibinin Cumhuriyetin kurucu partisi CHP’ye yapılan operasyonları bu gelişmelerden bağımsız değerlendirebilir miyiz?
Hayır!
Çünkü emperyalizmin Türkiye üzerindeki oyunları bitmedi.
Sözde Türk Milliyetçisi MHP aracılığı ile uluslararası terör örgütü PKK’ya yapılan çağrı, batı sermayesinin her zaman bir numaralı adamı olan Mehmet Şimşek’in ekonominin başında olması tesadüf olabilir mi?
Türk halkı Cumhuriyet ile birlikte elde ettiği kazanımları tek tek kaybediyor. Önce ekonomik kazanımlar kaybedildi, eğitim başta olmak üzere şimdi sosyal kazanımlar tehdit altında.
CHP’nin 15-23 Ekim 1927 tarihleri arasında 6 gün 1. Meclis'te yaptığı olağan kurultayında dile getirilen (Atatürk’ün 6 gün süren Nutku’nu da okuduğu Kurultay) Laiklik, Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik ve Halkçılık ilkelerine ilave olarak, Devletçilik ve Devrimcilik ilkeleri da dahil ediliyordu. Elbette Devletçilik ilkesinin ilave edilmesinde 1929 Dünya ekonomik buhranını etkisi vardı. AKP’nin sattığı ekonomik varlıklar o ilke çerçevesinde kurulup büyütülen kurumlardı.
Bugün Cumhuriyetin elde kalan son kazanımlarının korunması için büyük bir mücadele var. Bu mücadele CHP etrafında toplanan Atatürkçü, demokrat, laik kesim ile iktidar etrafında toplanan ancak devlet gücünü kullanan bir avuç işbirlikçinin mücadelesidir.
23 yıllık bir sessizliğin sonunda toplumun yüzde 50’si ekonomik ve sosyal bağımsızlığın ancak CHP ile sağlanabileceğine inandığı için AKP -MHP – HÜDAPAR koalisyonunun operasyonları başarısız oluyor, ters tepiyor.
Toplumsal karşılığı DEM’den ibaret olan ve Bahçeli’nin ısrarla savunduğu “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” da iktidarın devamı için yeterli olmayacak.
Peki çözüm ne?
Çözüm; daha fazla toplumsal gerilime ve ekonomik kayba yol