Aşağıdakileri bir tiyatro sahnesinden replikler gibi okuyabilirsiniz.
'Fıkra gibi'lerden seçtim
(Bire bir başımdan geçenlerdir)
DEPMÜK…
İstanbul'da, bir oteldeyiz rahmetli Amcamla. Gece yarısı komşu odanın duvarı sanki yıkılırcasına yumruklanıyor: 'Yeter beeee! Çüüüüüüüşşşşş…' Gece yarısı ikimiz de horluyor, makaraları sarıyormuşuz meğer. Amcam uyanmadan seslendi: 'Depmez geçive, geçive…'
SAKAL M'AKAL…
1- 90'lı yılların başı. Merak bu ya, sakal bıraktım. Pamuk dedeler gibi oldum. Bir gün öğretmen dostumun biri; 'Hayrola! Hacı'ya mı?' diye sordu. Niyetimizde var, dedim. 'Bugün Cuma, duasını yapalım mı?' diye de ekledi. İsabetli olur; benim gibi bir sakallıya senin gibi bir Hoca'nın duası gerekir, deyiverdim.
2- Baba dostu bir hemşehrim, sakallı halimi görünce, 'Kes şu sakalları da, bir adama benze yahu.' dedi. Sakalın işlevi bitince kestim. Birkaç gün işyerinin önünden geçtim. Farkında bile değildi. Gittim,'bak kestim. Sen de sakal bırak da bir adama benze yahu' dedim.
O ADAM KİM?
Bartın pazarında dolaşıyorum. Çilek zamanı. Kadın, özenle seçiyor çilekleri. Alan adam gittikten sonra,' Deyze bana da seçip versene', dedim.' Sen o adamın kim olduğunu biliyo musuy?'dedi. Ben yabancıyım, buralı değilim. Kim O dedim: 'O adliyede katip, yanına varduğumda benim her işim görüya. Ya!'
BALIĞIN MANDASI
Şair dostum İbrahim Yıldız'ı İstanbul'a gitmiş. Balıkçı'ya götürmüş arkadaşları. Hangi balığı yemek istersin' diye sormuşlar. 'Palamut' demiş.'Yahu burada balığın mandasını yemek olur mu?' demiş Garson… Birisi de, ağzının tadını bozmayın yahu' demiş.
MEKKE'DE GÖRÜLMEK
İş yerime gelen bir müşteriye şoför Hacı Amca diye seslenip durdu. Aldığı eşyaları kamyona yükledik. İşlerini bitirip geldiğinde, çimentolardan birinin ıslandığını görünce, şoföre ağza alınmayacak küfürler etti. 'Sabah namazımı da kıldım, onun da hayrını görmedim' diyerek gitti. Şoföre sordum: Bu ne biçim Hacı, yahu dedim. Şoför esprili biriymiş: 'Onu Mekke'de görenler var.'Amca dedi.
OTLA ABİ OTLA
Şekere yakalandım. Aslında tatlı sevmeyen biriydim. Sevmediğim tatlı vitrinlerine bakakalıyorum. Bakkal dostum, helva paketini koydu tezgaha: Azıcık alabilir miyim, dedim. Yanıtı espriye neden oldu: 'Otla Abi otla' dedi. Benim hayvan olduğum belli de senin gibi hayvan olduğumu sana kim söyledi, diyerek azarladım. Meğer şaka yapmış!
SOKAK ELİN BAĞ ELİN
Adam kendisine her fırsatta 'bir dikili ağacın yok' diyen karısına inat, komşunun bağından bir çubuk alır, apartmanın önüne diker. Bağ büyür, üçüncü kat balkonuna kadar uzanır. Dikiminden iki yıl sonra, meyvesini de verir. Bir sabah balkona çıkarlar ki, bağ yerlerde sürünüyor. Gece bir sarhoş otomobilini park ederken bağı koparmış. Çok üzülür karısı. Eşi teselli eder: 'Bağ komşunun, sokak belediyenin ne bekliyordun? Görüyorsun ki, nasipten gayrısı olmuyormuş değil mi?'
MUHABBETLERİ YOK!
Sabahın erken saatinde Bartın'a inmişim. Sokak sokak geziyorum. Bir kuşçu dükkanının önünde kafeste kuşlar var. Adama sordum: Bunlar ne kuşu? Adam, 'Muhabbet Kuşu' dedi.
'Ama muhabbetleri yok!' deyince açıkladı: 'Amca, bunlar gece üşümüşler. Ondandır…' dedi.
İLAHİ KADEMOĞLU!
Bir festivale davet ettim şair İbrahim Yıldız'ı. Sabahleyin gelmiş Devrek'e. Dükkan kapalı olduğu için çarşı içine doğru yürüyormuş. Ben de dükkana gidiyorum ona doğru… Elinde bastonu, ağır aksak yürüyen biri, içimde bir ılıklık hissettim. Daha masama oturmadan, Yıldız kapıda belirdi: 'İlahi yanından geçerken.'Kademoğlu; beni tanıyamadın yahu!' dedi dükkana girerken. Tanıdım da adını bilemedim ağabey dedim. Çünkü ilk kez yüz yüze gelmiştik.
DİPLOMA
Bir dostum (meslektaşımdı), beni ziyarete geldi. 'Diplomanı niye asmadın?' diye sordu, oturur oturmaz. Diploma iş yeri ruhsatı değil ki: Eğer benim okumuşluğum o diplomadan belli olacaksa, neyleyim öyle okumuşluğu', dedim ve ekledim: 'Bazı diplomalara sığmaz insan, kendini aşar, çerçeveden taşar. Çerçeveye sıkışıp kalanlardan olmak istemem!'
O YAZIDA BEN VAR MIYIM?
Yazdığım bir yazıda kendini bulamayan dostum sordu: 'Bu yazıda ben var mıyım?' Yazı, yüzler üzerine idi. Dostum da ilginçtir, kırmızı yüzlüydü. 'Bulamadınsa yoksundur', dedim. Yani, öylelerin utanması belli olmuyordu. Ondan mülhem ilk kitabıma YÜZÜM BANA BENZER adını verdim.