Büyük bir trajedi yaşıyoruz; topyekûn çöküşü anlatacak en iyi sözcük “trajedi” çünkü... İflasını ilan eden yargı mekanizmaları, bir türlü tecelli etmeyen adalet, yaralı kalan vicdanlar, soğumayan yürekler, her an patlamaya hazır öfke birikimi, büyük bir çaresizlik, tükenmişlik, yoksulluk ve çıkış arayışı…
Çıkış, yıllardır mafya lideri olarak anılan, türlü türlü suçlara karışan Sedat Peker olabilir mi? Son zamanlarda Robin Hood benzeri bir kahraman olarak “adalet dağıtan kişi” imajı çizilen Peker, bunalmış bir toplumun umudu haline gelmişse biz nasıl bir ülkede yaşıyoruz?
Daha doğrusu bir ülkemiz var mı acaba?
Üzerine “adalet sarayı” tabelasını astığımız devasa binalar aslında adaletin gömüldüğü mezarlıklar mı oldu?
Gidişata bakılırsa, adalet mülkün temeli değil ve yargının hükmü hükümsüzlükle malul. Hal böyle olunca garibanın, mazlumun babası imajıyla yardım ve adalet dağıtıyor Sedat Peker... Hem de çok uzak diyarlardan… Türkiye’den çıktıktan sonra yaşamak zorunda kaldığı Birleşik Arap Emirlikleri’nden verdiği talimatlarla…
Bir gün bir gariban şehit babasına ev alıyor; bir başka gün binlerce öğrenciye kırtasiye, giyim yardımı yapıyor. Çocukları önünde bir babayı dövenler için “görüşeceğiz” diye yazarken, 14 yaşında bıçaklanarak öldürülen Minguzzi davasında Mattia Ahmet Minguzzi’nin ailesini savunmak üzere kendi avukatını görevlendiriyor. Bu bilgi kamuoyuna yansıyınca da işledikleri cinayetlere rağmen Minguzzi ailesini tehdit edenler bütün sosyal medya hesaplarını anında kapatıyorlar.
Ne ilginç değil mi? Minguzzi’yi öldürenler, onun ailesine tehditler savururken devletten korkmuyorlar ama Sedat Peker devreye girdiğinde hepsi sinip geri çekiliyor.
Peker, sokak hayvanlarını da unutmuyor. Hem paket paket mama dağıtıyor hem de “sokak canları sahipsiz değil” mesajlarıyla onlara eziyet eden, öldürülmeleri gerektiğini savunanların karşısına çıkıyor. Hayvan barınaklarında ya da sokakta vahşi şiddete maruz kalan, eziyet gören canlar için attıkları çığlığı duyanlar birden bire “Artık sokak hayvanları gerçekten sahipsiz değil” diyerek rahatlıyor. Şimdi de kadın cinayeti davalarında, savunma imkanı bulamayanlar için avukat görevlendirileceği konuşuluyor.
Rivayet odur ki, adalet arayan herkes Sedat Peker’e ulaşmaya çalışıyor. Yaşadığı sorunu ancak onun çözebileceğini düşünüp, gazetecilerden iletişim bilgilerini isteyenlerin sayısı gırla… Bizzat gazetecilerin kendisi, Peker’le bir irtibat kurulması için arandıklarını açıklıyorlar. Sosyal medyada, kahvehanelerde, siyasi ortamlarda, eğlence mekanlarında hep o konuşuluyor.
Ekşi sözlük’te hakkında ne yazılmış diye merak ettiğimde şaşırtıcı bir rakama ulaştım. Hakkında en fazla yazı yazılan kişilerin başında geliyor. En son baktığımda Sedat Peker için yazılanlar tam 670 sayfa idi. Sadece bu rakam bile Sedat Peker’in popülerliğini yansıtması bakımından önemli bir gösterge.
Toplum devletten umudunu kesmiş, Sedat Peker gibi bir suç örgütü liderinden medet umuyor. Hakkını mahkemelerde değil yasa dışı ilişkilerle var olan bir çete lideri aracılığı ile alabileceğini düşünüyor. Ve tabi ki kimin gücü yetiyorsa diğerinin gırtlağını sıkıyor.
Devletin kanunları değil vahşi doğa kanunları işliyor.
Böyle bir ülke yaşanılabilir ülke midir? Artık her birimiz can ve mal güvenliğimizi sağlamak üzere küçük küçük çeteler mi olmalıyız?
Adalet varsa Sedat Peker niye var?
Sedat Peker var ise adalet sarayları niye var?
Bu soruyu defalarca kendimize ve siyasetçilere, devleti yönetenlere sormalıyız.