Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zamanında “demokrasi bir tramvaydır, istediğimiz durakta ineriz” diyerek aslında demokrasiyi siyasal İslamcı düzene, hilafete, sultanlığa geçişte araç olarak gördüğünü açıkça söylemesinin üzerinden uzun yıllar geçti. Bu partinin tabanının demokrasiyle ilgili sorunu olduğu açıktı ama liberaller, AKP’ye eklemlenmiş kimi sol çevreler bu açık itirafa rağmen saf bir şekilde veya bir proje dahilinde AKP’nin ülkeyi özgürleştireceğini vaaz ettiler.
Şimdi tam olarak takke düştü kel göründü. 23 yılda adım adım bütün kurumlar tasfiye edildi, kuvvetler ayrılığının yerini kuvvetler birliği aldı ve otorite tek bir kişide temerküz etti. Medya etkisiz, meclis işlevsiz, yargı organları tamamen iktidarın kontrolünde, denetim devre dışı, ekonomi kuralsız, sandık önemsiz…
AKP’nin en iddialı söylemlerinden biri millet iradesinin her şeyin üstünde olduğuna dair propagandasıydı. Güya sandıktan çıkan iradeye herkes saygılı olmalıydı.
İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyeleri’nin 2019 yılında CHP’ye geçmesi, 2024 yılındaki seçimlerde de CHP’nin birinci parti çıkmasıyla başlayan süreçte de anlaşıldı ki AKP’nin “millet iradesi” dediği şey muhafazakarların iradesidir; çünkü milleti onlar temsil etmektedir.
Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanmasıyla başlayan İBB operasyonu ve en son CHP İstanbul İl Kongresi’nin iptal edilip kayyım atanmasıyla devam eden süreç sandığın, yani seçme ve seçilme hakkının da gasp edildiği anlamına geliyor. İktidarın sandık yoluyla değişme ihtimalinin kalmadığını gösteren bu vahim tablo, tamamen siyasetin güdümüne girmiş yargının eseri.
Hiç hukuk okumaya gerek yok. Mahalle bakkalı bile bir siyasi partinin il kongresinde seçim yolsuzlukları yaşandığı iddiasını inceleme ve karara bağlama yetkisinin Yüksek Seçim Kurulu’na ait olduğunu bilir. YSK’nın kararları da kesindir ve kesinlikle değiştirilemez. Bu apaçık gerçeğe ve kesin hükme rağmen İstanbul CHP İl Başkanlığı’na kayyum atanmasının hukukla zerrece ilgisi yoktur ve tamamen siyasidir.
Nitekim barolar da açıklama yaparak Gürsel Tekin'in kayyum olarak atanmasına ilişkin mahkeme kararının "yok hükmünde" olduğunu duyurdu.
AKP, CHP İstanbul İl Başkanlığı’na kayyum atayarak hem CHP içindeki tartışmaları alevlendirmek, iç gerginliği artırarak partiyi yıpratmak, takatten düşürmek istiyor. Çünkü kayyum olarak atanan kişi çok manidar bir tercih: CHP’den istifa etmiş olan ama uzun yıllarını bu partide geçiren Gürsel Tekin… Bu durum “derenin taşıyla derenin kuşunu vurmak” deyimini hatırlatıyor bizlere…
AKP, siyasetin güdümündeki yargı eliyle bir yandan CHP’li bölüp parçalayarak etkisiz hale getirmeye çalışırken Türkiye’yi de muhalefetsiz bırakmak istiyor. Çünkü CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in her hafta düzenlediği mitinglerle toplumsal muhalefetin canlılığı korunurken hukuksuzlukların da geniş kitlelere anlatılması mümkün oluyor.
Anlaşıldığı kadarıyla eylül ayından itibaren Türkiye, yeni bir dönemece girecek. Çünkü, CHP lideri Özgür Özel’in seçildiği 2023 kurultayının da iptal edilme ihtimali gündemde. Ayrıca, belediye başkanları hakkındaki davalarla ilgili yeni gelişmeler bekleniyor. Eğer büyük kurultay da iptal edilirse hem parti içi gerilim hem de ülke içindeki kaos artar.
Şu anda yalnızlaştırılan CHP, kendi varlığına yönelik olarak tarihinin en büyük operasyonu ile karşı karşıya bulunuyor. Aslında sadece CHP değil, Türkiye’deki demokrasi deneyimi de imha ve ilga ile edilmek tehdidine maruz kalmış durumda.
Mesele, muhalefetsiz, yargısız, denetimsiz, meclissiz, medyasız bir düzeni babadan oğula devam ettirmek…
Nasıl olsa amaca ulaşıldı artık tramvayda giderken demokrasi durağı da geçildi.