Milyonlarca Alevi/Bektaşinin Serçeşme kabul ettiği bir mekanda, Hacıbektaş ilçesinde, devlet gücüne dayanılarak, halkın iradesi, hassasiyeti hiçe sayılarak bir tür meydan okumaya dönüşen tören nihayet yapıldı. Makbul Alevilik yaratma adına düzenlenen törenin sahibi Kültür Bakanlığı Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı idi.
Hacı Bektaşi Veli’yi anma törenleri 1964 yılından beri 16-18 ağustos tarihleri arasında gerçekleştiriliyordu ve gelenekselleşmişti. 1980’li yıllarda uluslar arası nitelik de kazanan törenler başta Hacıbektaş Belediyesi öncülüğünde, Türkiye içinde ve dışındaki Alevi-Bektaşi dernek ve vakıflarının ortak iradesiyle şekilleniyordu.
Ne var ki, ilk defa 2022 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katıldığı bir anma programıyla devlet alternatif tören pratiğini hayata geçirdi. Bu tarihte, Kültür Bakanlığı’na bağlı Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı henüz kurulmamıştı. 2023 yılında salon etkinliği ile anılan Hacı Bektaş Veli için 2024 yılında geleneksel anma tarihlerine denk getirilen ve üç gün süren bir program hazırlandı. Bu yıl ise 12-13 Ağustos tarihleri seçildi.
Geçen hafta devletin Alevi hafızasına, törenlerine, kimliğine, inancına müdahale anlamına gelen bu AKP pratiğinin boşa çıkarılacağını yazmış ve “Hacıbektaş kimin yurdu?” diye sormuştum.
Siyasal İslamcı zihniyetin mi, Alevilerin mi?
Elbette ki yanıtı biliyordum. Tanzimat döneminde Bektaşiliğin yasaklanması, Hacıbektaş dergahına Nakşibendi şeyhleri atanması, Cumhuriyet döneminde dergahın tamamen kapatılması, 12 Eylül darbe döneminde bizzat kaymakamlık eliyle programlara müdahale edilmesine rağmen Hacıbektaş, nasıl ki özünü korumuşsa yine öyle olacaktı.


Hacıbektaş, Hacıbektaşlıların; yani milyonlarca Alevi/Bektaşi’nin yurdu idi.
Sosyal medyaya düşen görüntüler bir kez daha gösterdi ki; Alevilerle inatlaşmak beyhude bir çabadır. Devletin bütün imkanları seferber edilmesine rağmen, sayısı 3 bini aşmayan bir kalabalık özel ulaşım imkanlarıyla ilçeye taşınmasına, yemek, konaklama ücretlerindeki kolaylık sağlanmasına rağmen polis bariyerleriyle her tarafı kapatılmış olan alan boş kaldı.
Ne Hacıbektaş halkı ne de genel Alevi dünyasında bu törenler karşılık buldu.
Hacıbektaşlı gazeteci Recai Aksu, gelenlerin çoğunun kültür müdürlüklerinden taşınan personel olduğunu belirtirken, görüştüğü kişilerden bazılarının “konu mankeniyiz” itirafında bulunduklarını aktarıyor.
Türkiye ve Avrupa’daki Alevi kurumlarının Kültür Bakanlığı’nın etkinliklerinin protesto edilmesi, gelenekselleşmiş tarihteki törene katılım çağrıları etkili oldu ve AKP hem çaldı hem oynadı.
Halk yoktu AKP vardı meydanda.
Etkinlikler “Mayamız Birlik, Mirasımız Kardeşlik” temasıyla gerçekleştirilmişti ama bizzat devletin kendisi Hacıbektaş ilçesinde ikilik yaratmıştı. “Kardeşlik” ise içi boş bir söylemden ibaretti çünkü AKP için kardeş, ancak kendisi gibi olandı; gayrisi düşman ve öteki idi.
Zaten cemevini ibadethane olarak tanımak da sözkonusu değildi. Nitekim Bakan Nuri Ersoy’un zihninde cemevi, ibadet yeri olmadığından dili de “gönül merkezi” diyordu. Sorun da buradaydı. İktidar, Aleviliği inanç kategorisinde ele almıyor, ret ve inkar siyasetinin gereği, Aleviliği kültür dairesi içerisinde değerlendiriyordu.
İşte bu bakış açısına itiraz eden ve geleneğine sahip çıkan Alevi/Bektaşiler şimdi 16-18 Ağustos tarihleri arasında üç gün süren törenlere katılarak Hacıbektaş’ın kimin yurdu olduğunu beyan edecekler.
Kuşkusuz ki AKP vazgeçmeyecek bu siyasetinden…

Ama Alevi/Bektaşiler de direnmeye devam edecekler.