Türkiye 2018 yılından bu yana sokulan ekonomi girdabında her yıl biraz daha dibe yaklaştı.

Bu sürecin temel nedeninin de ekonomiye ilişkin günü birlik alınan yanlış kararlar olduğunu da artık herkes biliyor.

Mesela 2015 yılına kadar bütçe açığında yüzde 3’lük Maastricht Kriterleri gibi önemli ekonomi verilerini baz alınırken, 2015 seçimlerinin ardından iktidarın varlığını sürdürme uğruna ekonomi tarumar edildi.

Yine bir başka örnek; Merkez Bankası’nın başına getirilen Naci Ağbal’ın 6 ayı dolmadan görevden alınmasının ardından başlatılan yanlış yöntim kararları bildiğiniz gibi, Şahap Kavcıoğlu ve ardından Nureddin Nebati ile sürdü.

Yanlış yönetim ve yanlış ekonomi kararları ile ortaya kocaman bir enflasyon yükü çıktı.

Alınması gereken acil kararların geciktirilmesinin ardından dış piyasalarının yakından tanıdığı Mehmet Şimşek’e ekonomi yönetiminin bir bölümü teslim edildiyse de; Merkez Bankası’ndaki yönetim çarpıklığının giderilemediği de gözlerden kaçmıyor.

Merkez Bankası’nın bildiğiniz gibi para piyasaları üzerinde finansal istikrar görevi var.

Bu görevin sağlıklı ilerlemesi enflasyon üzerinde etkisini gösterecek.

Ancak ekonomiyi düzeltmek, enflasyonu dizginlemek amacıyla sıkı para politikası denemeleri yapılıyor olsa da genel ve yerel seçimler, iktidarı oy uğruna oportünist politikalara sarılmaya itiyor. Bu da sıkı para politikasının gerçekleşmesini önlüyor.

Tüm yetersiz ve yanlış kararların enflasyonu, içinde bulunduğumuz bu yılda da artırarak sürdüreceği görülüyor.

Nitekim bu yılın çok zor geçeceğinin ilk sinyalleri, inşaat sektöründeki yavaşlama ile kendini göstermeye başladı bile.

Türkiye Hazır Beton Birliği’nin 2024 yılına ilişkin ‘Ocak Ayı Hazır Beton Endeksi’ raporuna göre, geçen yılın Kasım ayında başlayan yavaşlama devam ediyor. Aralık ayında ufak da olsa yukarı yönlü yükseliş eğilimi yerini yeniden ocak ayında gerilemeye bıraktı. Rapora göre, bu yılın ilk çeyreğine kadar inşaat sektörü faaliyetlerinde önemli bir artışı olmayacak.

Öte yandan ekonomideki düzelme eğiliminin halen gözlenmediğinin bir başka ölçüsü de, konut satış rakamlarında ortaya çıktı.

Konut satış rakamlarına göre Türkiye 2023 yılını, 8 yıl önceki rakamlar seviyesine yakın kapattı. Yıllık 1 milyon 289 bin konut satış rakamını 2015 yılında aşan Türkiye’de, geçen yıl 1 milyon 225 bin konut satışı oldu.

Böylece toplam satışlarda yüzde 17,5’lik bir daralma oluşunun yanı sıra, ipotekli satışların da yüzde 36’yı aşması, ekonomideki daralmanın halen sürdüğüne önemli bir veri oluyor.

Böylece 14-28 Mayıs 2023 Genel Seçimlerinin ardından görev verilen yeni ekonomi yönetiminin ‘enflasyonla mücadele’ adı altında sıkı para politikası ile ekonomiye ilişkin aldığı kararlardaki yanlışlık ve yetersizliğin inşaat sektöründeki yavaşlamanın temel nedeni olduğu ortaya çıktı.

Çünkü sıkı para politikası, finansmana erişim sorunu oluşturduğu için konut satışlarında hem ilk hem de ikinci el satışlarında nasıl daralmaya neden oldu!

200 kadar sektörü harekete geçiren inşaat sektöründeki daralmanın, piyasada kelebek etkisiyle birçok sektörde durgunluğa yol açacağını, yüksek enflasyonlu bir ekonomide durgunluğunu dolayısıyla da stagflasyona neden olacağını tahmin etmek zor olmasa gerek.

Peki umut var mı?

Umutlar; bu yılın ikinci yarısında faiz indirimi başlatılırsa, buna paralel olarak da bankacılık kesiminin konut kredilerine erişimi rahatlatmasına kaldı...