Bu yazımızın konusundaki detaylardan hiçbir şekilde Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın uzmanından, üst düzey bürokratına kadar hiç kimsenin suçunun olmadığını en başında belirteyim. 1998-2018 yılları arasında çalıştığım kurumlar adına hemen her gün gidip özel haber arayışında olduğum Maliye Bakanlığı’ndaki bürokratların neler yaşadıklarını, siyasileri baskılarını gözlerimle gördüğüm için şu aşağıdaki yorumu rahatlıkla yapabileceğim:

“Hazine ve Maliye Bakanlığı geçmişte bütçe denklemine aykırı geliyorsa, gelen talepleri bir şekilde ötelerdi. Son yıllarda ise Maliye, vergi kararlarında ‘eşitlik ve hakkaniyet’ ilkesinden iyiden iyiye uzaklaştı. Koca bakanlık bugün artık sadece bir tahsilat dairesine döndü.”

Bu söylediklerimi basit bir-iki konu ile anlatayım!

Neredeyse son yıllarda her 1.5 yılda bir uygulanır hale gelen işletmelere “matrah artırımı ile geriye dönük 5 yıllık incelemeden muaf tutan, biriken ana paraya yüzde 3’lük bir faizi 36 ay taksitlendirme” düzenlemelerin altında sadece tahsilat yapmak yatıyor.

İyi niyetli olmayan mükellef de “Bu maliye yeni bir matrah artırımı getirir; vergiyi ödemesem de olur” kafasını sürdürüyor. Böylece iyi niyetle vergisini ödeyen mükellefe de haksızlık ediliyor. Peki kötü niyetli mükellefi bu düşünceye iten kim? Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın kararları değil mi?

İktidar yanlısı işletmelerin birikmiş faizleri silinirse, küçük esnafta da bu zihniyetin oluşması doğal değil mi? Ama “eşitlik, hakkaniyet” kavramı uzun bir zamandır siyasete kurban edilmiş durumda…

Alın örnek daha…

657 sayılı memuriyetten ya da SGK’dan emekli bir kişinin kaç evi olursa olsun, bir evi (eğer emekli olduğu halde yeni bir işte çalışmıyorsa) gelir vergisinden istisna tutuluyor.

Bir okurumuzdan şöyle bir soru geldi:

“Benim hiçbir yan gelirim yok. Emekli değilim, eşimden emekli maaşı da almıyorum. Dulum ama kirada bir evim var. Ben bu istisnadan sadece emekli maaşı almadığım için neden yararlanamıyorum? Yani istisnadan yararlanmam için devletten emekli maaşı almam mı lazım? Bunun hakkaniyet ölçüsü ‘emekli maaşı’ mıdır?”

Çok yerinde bir soru! Biz de bunu maliyeye sorduk.

“Gelire göre bir istisna değil, emekliye özgü bir istisna” değerlendirmesi yapıldı.

“Peki o zaman hakkaniyetli olmuş oluyor mu? Birisinin emeklisi yok, diğeri emekli maaşı aldığı halde kiradan istisna. Ötekinin bir geliri yok ama kiradan geliri var diye istisnadan yararlanamıyor. Burası biraz karışık değil” sorusunu da yönelttik.

“Tercih bu şekilde. Eski halinde herkes istisnaydı” denildi.

Eşitlik ve hakkaniyet kavramları nerede?

Önümüzdeki aylarda yaşanacak bir haksız düzenlemeyi de örnek verelim…

Geçtiğimiz hafta TBMM Plan Bütçe Komisyonu’nda kabul edilen 631 sayılı KHK’daki düzenlemede yer alıyor bu hatalı kanun maddesi.

Bir vatandaş krediyle konut alıp kiraya verdiğinde, kredi faizini kira gelirlerinden gider olarak düşemiyor. Ancak, aynı vatandaş işyeri alıp kiraya verdiğinde kredi faizini kira gelirlerinden gider olarak düşüyor. Neden?

Söz konusu maddenin kanun teklifindeki gerekçesinde; bu değişikliğin, krediyle ve peşin konut alanlar arasındaki vergi adaletsizliğini gidermeyi amaçladığı belirtiliyor. Maddenin gerekçesi bile güldürüyor insanı.