İyi bir seçim kampanyası yürütüldü; toplumun farklı kesimlerini temsilen bir araya gelen siyasi partilerin birlikteliğinin daha önce yaşanmış bir örneği yoktu. Geniş koalisyonun, 21 yıllık Erdoğan iktidarını sona erdireceği düşüncesi öyle kabul görmüştü ki, kaybetme ihtimali adeta unutulmuştu.

Tek adamlığa dayalı anlayışın biteceğine kesin gözüyle bakılıyordu. Çünkü, dolar kuru alıp başını gitmiş, tüm ekonomik göstergeler bozulmuş, milyonlarca insan yüksek kiralar nedeniyle başını sokacağı bir ev bulamaz, ev araba sahibi olma hayallerini kuramaz hale gelmişti.

Ülkenin bütün kaynakları bir Moğol zihniyetiyle yok edilmiş, doğacak çocukların dahi gelecekleri ipotek altına alınmıştı.

80 milyonluk ülke demokrasiye, adalete, özgürlüklere susamıştı. Üstelik, Kahramanmaraş merkezli depremde üç gün boyunca devleti yanında göremeyen halk, enkazdan kurtulup can derdine düşmüş insanlara Kızılay'ın çadır sattığını tecrübe etmişti.

Daha ne kadar felaket, daha nasıl bir yönetim zafiyeti yaşanmalıydı ki…

Ama öyle olmadı.

Sandıklar açıldığında, zamanında bir bilenin söylediği 'boş tencere iktidar devirir' lafı üzerine inşa edilen teori çöktü. İşsizliğin, geleceksizliğin, yoksulluğun en azından ülkenin yarısı için siyasal tercih yaparken değerlendirme unsuru olmadığı anlaşıldı.

Depremde iktidarı yanında bulamayanlar, yönetim zafiyetlerini oyu ile cezalandırması gerekirken 'kader planı' söylemine inandı.

Ülkenin en az yarısında, demokrasi, özgürlükler, hukukun üstünlüğü gibi kavramlar bir ihtiyaç olarak görülmüyor.

Millet ittifakı açısından sonuçlar hayal kırıklığından ibaret. 2002 yılında yüzde 34 ile iktidara gelen AKP, yüzde 35 oy alarak gücünü korudu ve yine birinci parti çıktı. Erdoğan, bir önceki seçime göre oy kaybetse bile birinci turu önde bitirdi.

Millet ittifakının lokomotifi konumundaki CHP, çekirdek oyunu artıramadı ve geleneksel seviyesini korudu. DEVA, Gelecek Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Parti'li isimlere kontenjan verip onları meclise taşımasına rağmen bu partilerin tabanından yeterli desteği alamadı. Tam tersine, bazı seçim bölgelerinde tabanıyla çelişkiye düştü, kırgınlıklara neden oldu. Kılıçdaroğlu birinci turda seçilemezken diğer aday Sinan Oğan, yüzde 5'i aşan oyu ile büyük başarı elde etti. MHP, yüzde 10 oyu ile anketçiler de dahil olmak üzere herkesi şaşırttı.

Yeşil Sol parti umduğunu bulamazken, Hizbullah bağlantılı HÜDA Par meclise girmeyi başardı.

Genel fotoğrafa bakıldığında, HÜDA Par, Yeniden Refah Partisi, AKP, MHP, ayrıca Saadet Partisi, DEVA, Gelecek Partisi de bu listeye eklendiğinde Türkiye'nin hem milliyetçilik hem de muhafazakarlıkta daha da uca kaydığını söylemek mümkün. Solun toplumu ise yüzde 30-35'leri aşamıyor.

Kuşkusuz ki, Millet ittifakı açısından bir başarısızlık sözkonusu. Ancak, adaletsiz seçim süreci, kara propaganda, tamamen yalan söylemlerle halkı düşmanlaştırma, kutuplaşma taktikleri, medya baskısı, devlet imkanlarının tek taraflı kullanımı gibi nedenler dikkate alındığında çok da kötümser olmamak gerekir.

Şimdi, Türkiye 28 Mayıs'ta, ilk kez ikinci tur deneyimi yaşayacak. Her ne kadar, birinci tur sonuçları hüsran olsa da bu kez kazanmak mümkündür.