Osmanlı padişahlarından II. Mahmut zamanında Yeniçeri ocağı ile birlikte Bektaşi tekke ve dergahlarının büyük bir kısmı kapatılmış, Hacıbektaş kasabasındaki dergaha ise daha ince bir siyaset oyunu ile Nakşibendi şeyhi atanmıştı. Amaç Serçeşme kabul edilen bir dergahı, devlet zoruyla Nakşibendilik yönünde değiştirmek/dönüştürmekti. Günümüzde Aleviliği devletin, sayısal bakımdan çoğunluk konumundaki Sünnilerin tarif ettiği Türk-Sünni kalıbında şekillendirmek isteyenlerin Alevi/Bektaşilerin de aslında vakitli namazları kıldıkları iddiasını güçlendirmek üzere “iyi ama dergahın avlusunda da var” diyerek örnek gösterdikleri cami de o yıllarda yapılmıştı.
Cami yıllardır orada durur, müezzin beş vakit ezan okur ama gelin görün ki, cemaati yoktur. Namaza gelenler genellikle resmi görevliler, onların yakınları, çok az da olsa ilçede yaşayan Sünni nüfustur. Aleviler direnmeye, devlet de “bir gün bir gedik açılabilir”, umuduyla cemaatsiz camiyi açık tutmaya devam eder.
Tam iki asırdır, aslında Hacıbektaş’ta Aleviliğe yönelik bir meydan okuma var.
Anımsanacağı gibi 1925 yılında tekke ve zaviyeler kanunu ile kapatılan dergah, 1964 yılında müze statüsü ile yeniden açıldı ve o günden beri de 16-17-18 Ağustos tarihlerinde Hacı Bektaşi Veli’yi anma törenleri düzenleniyor.
Aleviliğin görünürleştiği, taleplerin ve sorunların gündeme getirildiği bu törenler, Hacıbektaş Belediyesi, yerel dernekler, Türkiye ve Avrupa’daki Alevi örgütlenmelerinin ortaklaşa çalışmalarıyla şekilleniyordu. 12 Eylül döneminde çok ağır baskı ve müdahalelerle karşılaşsa da genel olarak devlet bu törenleri hiç görmeme eğilimindeydi. Sivas katliamından sonra değişen siyasal ihtiyaçlar ve konjonktür gereği devlet ricalinin katılımı artsa da etkinliğin sahipleri Alevi-Bektaşi dünyasıydı.
Son iki yıldır, Kültür Bakanlığı’na bağlı Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı, makbul Alevilik yaratma ve bugüne kadar direncini kıramadığı Alevilere karşı yürüttüğü hegemonya mücadelesinde devlet gücünü kullanarak gelenekselleşmiş anma programına alternatif oluşturma çabası içine girdi. Zaten aşina olduğumuz 23 yıllık bir siyaset pratiği bu. Meslek odalarından sendikalara, derneklerden vakıflara kadar her alanı dizayn edip uydulaştıran AKP, bu kez Alevi dünyasındaki iç bölünmeleri ve tartışmaları körükleyerek bir yandan Alevi muhalefetini dağıtmayı, bir taraftan da devletin ve Siyasal İslamcılığın arzuladığı tipte bir Alevilik yaratmak üzere Kültür Bakanlığı bünyesinde kurulan daire başkanlığını seferber etti.
Cemevi başkanlığı geçen yıl Hacıbektaş ilçesinde 15-16-17 Ağustos tarihlerinde etkinlik yaptı ve bunun için de bakanlığa ait bina ve alanların kullanılmasını engelledi. Geçen yıl, belediye ve Alevi örgütlerinin etkinlikleriyle aynı tarihlere denk getirilen organizasyon bu yıl 12-13 Ağustos tarihlerine alınarak öne çekildi. Şimdi 5-6 günlük arayla iki ayrı anma töreni yapılacak. Biri devlet gözetiminde ve bakanlık imkanlarıyla diğeri de Hacıbektaş Belediyesi öncülüğünde Alevi Bektaşi dünyasının kendi mütevazı bütçesiyle; ama daha geniş bir toplumsal tabanla…
Hacıbektaşlı Gazeteci Recai Aksu, başkanlığın anma törenlerine katılımı artırmak adına yürüttüğü faaliyetler hakkında ilginç bilgiler aktarıyor. Dışarıdan gelecek konuklara yönelik olarak yeme, içme, konaklama vb hizmetler için ilçe esnafıyla anlaşmalar yapıldığını, taşıma için ücretsiz yolcu otobüsleri bulunduğunu ve katılımın yüksek olması için muhtarlıklara telkinde bulunulduğunu belirtiyor.
Bu, devletin Alevi Bektaşiliğe, törenlerine, hafızasına, yaşam tarzına müdahalesi, el koyması anlamına geliyor. Makbul Alevilik yaratmak adına bir tür meydan okuma da denilebilir. Ancak iki asırdır Alevileri yola getirme adına uygulamaya konulan sayısız devlet pratiğini bugüne kadar boşa çıkaran Aleviler, Kültür Bakanlığı’na bağlı cemevi başkanlığının alternatif programına da katılmayacak ve gelenekselleşmiş uygulamayı devam ettirecektir.
Devletin, bu konudaki ısrarı, Alevilerle inatlaşması boşunadır.

İnanmayan darbe dönemlerine baksın.