Yarın milyonlarca insan yine yollara düşecek.

Seçmen kitlesi, Cumhurbaşkanı ve 27. Dönem Milletvekili Genel Seçimi için sandık başına gidecek.

Atılacak her oy, ülkenin ve toplumun geleceğini şekillendirecek yapı taşlarının belirlenmesinde önemli rol oynayacak.

Büyük buluşma saat 08.00'de başlayacak, 17.00'de sona erecek.

Yurt içi ve yurt dışında toplam 59 milyon 391 bin 328 seçmen, 180 bin sandıkta oy kullanacak

Sandık başlarında şu kadar kişi görevlendirilecek.

Seçim yasakları da belirlendi.

Buna göre 24 Haziran'da saat 06.00'dan 24.00'e kadar her ne suretle olursa olsun alkollü içki satılması, içkili yerlerle umumi mahallerde her çeşit alkollü içki verilmesi ve içilmesi yasak olacak. Emniyet ve asayişi korumakla görevli olanlardan başka hiç kimse silah taşıyamayacak.

Biz, sözü fazla uzatmadan her iki seçimin de ülkemiz ve milletimiz için hayırlı sonuçlar getirmesini dileyelim ve gergin ortamı yumuşatmak amacıyla, yazımızı bir anıyı yeniden hatırlatarak sonlandıralım.

Yıl 1977.

Seçime katılan siyasi partiler, iktidarı getirecek sandalye sayısını sağlayabilmek için yine yollara düşmüştü.

CHP Bülent Ecevit'in, AP de Süleyman Demirel'in liderliğinde seçmen çoğunluğunun oyunu sağlayabilmek için ülke genelinde yoğun bir faaliyet içindeydi.

Ecevit de, Demirel de propaganda döneminde ilden ile koşuyor, iktidara gelmeleri halinde yapacakları icraatları anlatıyorlardı.

Demirel'in bazı Orta Anadolu illerini kapsayan seçim gezini izleyen gazeteciler arasında yer alıyordum.

Ankara'dan yola çıkalı fazla olmamıştı. Güzergah üzerinde bulunan bir ilçeden geçerken partili bir grup, içinde bulunduğumuz seçim otobüsünün önünü keserek Demirel'e sevgi gösterisinde bulundu.

Demirel için sayı önemli değildi.

Hemen otobüsten inerek, küçük topluluğa hitaben bir konuşma yaptı.

Görevde bulundukları süre içinde hayatı ne kadar ucuzlattıklarını, ülkeye refah getirdiklerini anlatıyordu.

Bu sözlerini pekiştirmek için de ''Bizim dönemimizde bir çift ayakkabının fiyatı elli liraya düştü.'' deyince, kalabalık arasına karışan muhalif bir seçmenin arka sıralardan yükselen sesi duyuldu:

''Ben o söylediğiniz fiyata ayakkabıma pençe yaptıramıyorum.''

Demirel bu, altta kalır mı? Hemen cevabı yapıştırdı:

''Senin ayağın büyükse ben ne yapayım?''