Ne çok zengindik eskiden…
Her şey bizimdi…
Parklar, bahçeler, sokaklar, bakkallar, manavlar, kasaplar
Akla ne gelirse…
Karun bile züğürt kalırmış yanımızda…
Tabii bir zamanlar…
Şimdi bir şey kalmadı elde avuçta…
Mahalle de bizim olmaktan çıktı…
Ne bakkalımız kaldı ne manavımız…
Aynı mahallenin insanlarıydık.
Hemen her şeye ortaktık.
İlkokul, eczane, tamirci dükkanları, terzi, bakkal akla ne gelirse…
Öylesine varlıklıydık.
Mahallemizle birlikte hepsini yitirdik zamanla…
Komşuları, dostları, kardeşten öte arkadaşları
bile…
Selamlaşmalar, günaydınlar, iyi günler de mahallenin peşine takılıp gitti.
Zaman, eskinin, bizim olanların üstüne kalın bir sünger çekti.
Toplu konut projeleri, siteler, AVM kültürü gibi değişimlerle geleneksel mahalle kültürü zayıfladı.
Eski mahalle yapısı bazı bölgelerde korunsa da birçok yerde daha bireysel ve izole yaşam biçimleri egemen hale geldi.
Ankara’da “mahalleli’’ kavramı, tarihi ve kültürel katmanlar barındıran, aynı zamanda şehirleşme ve göç politikalarıyla şekillenen bir olgudur.
Mahalleli kavramı giderek güç kaybederken, insanlar yeni kentsel yaşam biçimleriyle bu kültürden uzaklaşıyor.
“Bizim” dediklerimiz, birer birer uçup gidiyor.