Yüreğimizi yakan son depremin ardından yine çokça söylendi:
''Depremle birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz''
Bu kaçıncı uyarı…
Ama kafamız basmıyor bir türlü…
Her sarsıntının ardından bilim adamları tarafından dile getirilen bu gerçeği bir türlü kavrayamadık.
Bir becerebilsek depremle birlikte yaşamayı, bir gerçekleştirebilsek sarsıntının en şiddetlisinin bile can kaybı olmaksızın atlatılabileceğini…
En önemlisi de o şiddete dayanabilecek yapıları hilesiz hurdasız inşa etmeyi…
Hayati önemdeki uyarıların bir kulaktan girip ötekinden çıkmasının önüne geçmeyi…
Geçen salı sabahı art arda gelen 7.7 ve 7.5 şiddetindeki sarsıntılar, umalım da gaflet uykusundan uyanmamız için göz ardı edilemeyecek bir uyarı olur.
Binlerce yurttaşımızın yaşamını yitirmesi, evsiz kalması, ağır kış koşullarında hayatta kalma mücadelesi vermesi, dumura uğramış beyinlerde olumlu etki yaratır.
Yaşanılan kentin deprem konusundaki özelliklerini bilmek de önemli.
Örneğin Başkent Ankara.
Bilimsel açıklamalar, Ankara il merkezi ve civarında büyük depremler üretecek fay hatlarının bulunmadığına işaret ediyor.
Kentin yüzde 8'lik kısmının 1. derece, yüzde 21'lik kısmının 2. derece, yüzde 32'lik kısmının 3. ve yüzde 38'lik kısmının 4. derece deprem bölgesi olduğu biliniyor.
Ankara ve çevresi için tehdit oluşturan en önemli fay hattının ise yaklaşık 100 km uzaktan geçen Kuzey Anadolu Fay Hattı olduğu belirtiliyor.
Yapılan araştırmalarda Ankara'nın zemin koşullarının zayıf olduğu, bunun da düşük şiddetli bir depremin, kentteki yapıları olduğundan daha şiddetli biçimde etkileyeceğine işaret ettiği ifade ediliyor.
Jeoloji mühendisleri, Ankara Ovası ve Çubuk Ovası'nın zemin koşulları bakımından risk taşıdığını, Kızılay, Sincan, Etimesgut, Yenimahalle, Çubuk gibi yerleşim bölgelerinin de riskli bölgeler arasında sayılabileceğini belirtiyor.
Olası bir depremde plansız yapılaşmadan en büyük zararı görecek semtlerin başında ise Demetevler'in yer alacağı ifade ediliyor. Bu semtte bulunan binaların çoğunun orta şiddetteki depremlerde bile risk taşıdığı kaydediliyor.
Ankara'nın pek çok bölgesinde dikey büyümenin giderek ağırlık kazandığı görülüyor.
Modern görünümlü, ancak yapı tekniğine uygunluğu kuşkulu birçok bina.
Yağmurdan sonra boy veren mantarlar gibi…
Görselliğine denilecek söz yok…
Bir de ölümcül olmasa…