Ankaralılara özgü bir hayal gibidir:

Başka diyarlara göç etmek…

Hele bir de sahil kenarı olursa tadından yenmez.

Bir de kendine ait bir ev…

Bırakın öyle 4-5 odayı.

İki göz de olsa yeter…

Tabii bir mutfak, bir de banyo…

Emeklilik dönemi, daha çok bu mütevazı ölçülerdeki hayaller üzerine kurulur.

Şimdilerde bu hayaller bile ulaşılamazlar listesine girdi.

Memur kenti Ankara’da ortalama emekli ikramiyeleri, söz konusu düşleri gerçeğe dönüştürecek seviyelerin çok gerisinde kalınca, hayaller de balonlar gibi sönüverdi.

Belki kısa süreli bir tatil, biriken borçların ödenmesi, kötüden hallice de tasasız geçecek birkaç ay.

O birkaç ayı da yitirmek istemiyorsan, çareyi şans oyunlarında aramaları da unut…

Yani?

Yanisi bu işte…

Kafanı çalıştır. Emekli ikramiyesini de çarçur etme…

Beterin beteri var,

Birazını at bir köşeye…

Sahilde ev hayali kadar olmasa da içini rahat ettirir az biraz.

Hala kaçma planları yapabiliyorsan eğer, bahane çok.

İşte kaçış planına gerekçe olabilecek birkaç alternatif:

-Ankara, Türkiye'nin başkenti olmasına rağmen, bazıları için sosyal hayat, kültürel çeşitlilik ya da gece hayatı açısından kısıtlı görünebilir.

-Denize kıyısı olmaması da yaz aylarında "kapalı" ve ‘’bunaltıcı’’ hissettirebilir.

-Kışının da yazının da ayarı yoktur.

Kışları oldukça soğuk ve sert geçer. Yazları ise bozkır sıcaklığı- nemsiz ama yakıcı olabilir.

Şehir mimarisi çoğu kişi tarafından gri, plansız ya da estetikten uzak bulunur.

-Doğal alanların sınırlı olması, yeşil alan eksikliği ile birleşince şehirde bunaltıcı bir atmosfer yaratabilir. - Ankara'da doğal alanlara ulaşmak zor olabilir. Birçok kişi doğayla iç içe olabileceği bir yaşamı tercih edebilir.

Durum bu…

Hayaller bir yanda,

Gerçekler öte yanda…

Yine de moralini bozma…

‘’Kim bilir’’ de geç gitsin.