Bugünlerde karşılaştığım her hangi bir dosta, tanıdığa ‘’nasılsın’’ diyerek hal-hatır sormaktan korkar oldum.
Zira aldığım yanıtların hemen hepsi olumsuz bir durumu yansıtıyor.
Kimi umutsuz bir durumu, kimi ona yakın bir ruh halini, kimi de akla getirilmek istenmeyen konunun açılmasından bile duyulan rahatsızlığı, bıkkınlığı ifade ediyor. Derece derece bir yılgınlık:
‘’Felaket’’
‘’Hiç sorma’’
‘’Nasıl olayım ki’’
‘’Eh işte’’
Belli ki moral bozukluğu salgın bir hatalık gibi sarıp sarmalamış tüm nedenleri.
Musallat olmuş beyinlere…
Yaşamın tadı-tuzu olmayınca böyle oluyor demek ki…
Gülmek mi?
O da ne?
Sen tebessümden haber ver…
Kişinin psikolojik ya da duygusal olarak kendini kötü hissetmesinin temel nedenlerinden birini yaşam koşullarının ağırlığı oluşturuyor. Gelirler soğan cücüğü gibi kalıp, giderler azgın sulara dönünce, insanlarda da ne yaşam sevinci kalıyor, ne de geleceğe dair umut kırıntısı.
Moral bozukluğunun nedenleri bilimsel açıdan şöyle sıralanıyor:
-Hayal kırıklığı (örneğin: sınavdan düşük not almak, bir şeyi başaramamak)
- Ailevi, sosyal ya da maddi problemler
-Kayıp veya ayrılık
-İş/okul stresi
-Belirsizlik veya gelecek kaygısı
Saymakla bitmez….
Maşallah, biri yoksa ötekisi var…
Moralin bozulmuyorsa asıl o zaman sorun var demektir.
Peki nedir bu hale gelmenin nedenleri?…
Düşün bakalım….
Vazgeç boş boş bakmaktan…
İşi sulandırma…
‘’Yürü git işine’’ der gibi bakıp yüzüme
Sırıtma….…