Ne komşu ziyaretleri,

Ne de akşamın ilerleyen saatlerine rağmen saklambaç oynayan, kan-ter içinde plastik top peşinde koşuşan çocuklar.

Ve yaz akşamlarının en büyük keyfi açık hava sinemalarından dönen aileler. Kasabanın şerifi rolündeki aktörün, güpegündüz banka soymaya kalkışan haydutları bir yumrukta nakavt etmesine ilişkin sahneyi sanki yaşarmışçasına anımsatan mahallenin gençleri.

Devir değişti…

Aile büyüklerinin ‘’Hadi artık eve’’ diye seslenmelerini duymazlıktan gelen çocukların o kıran kırana maçları da ‘’Ne filmdi be’’ diye başlayan dönüş yolu sohbetleri de birer anı olarak mazide kaldı.

Sokaklar sessizleşti,

Sokaklar kimsesizliğe gömüldü.

Tutsaklık dönemi başladı…

Bilgisayar ve tv tutsaklığı…

Genç-yaşlı herkes esiri oldu çağın bu iki harikasının.

Kalabalıklar dönüş yaptı evlere.

Kimileri bilgisayar başına geçti,

Kimileri televizyon karşısındaki koltuklara kuruldu..

Durum tersine döndü.

Bu kez sokaklar boşalırken,

Evler yeniden dolmaya başladı

Atatürk Bulvarı, Talatpaşa Bulvarı, Celal Bayar Bulvarı, Anafartalar Caddesi ve Mithatpaşa Caddesi gibi Ankara'nın en işlek ulaşım akslarında gecenin ilerleyen saatlerine kadar süren canlılık yerini ıssızlığa bıraktı.

Ne çok şey değişti zaman içinde…

Bir tek dertler değişmedi.

Bazen azaldı,

Bazen çoğaldı,

Ama o hep öyle kaldı…