Öğretmenler ile okul sözcüğü özdeştir: belki de, bu iki sözcük kadar birbirlerine yakışan çok az sözcük var ya da bu bağlamda olmazsa olmaz bir ikincisi yok gibi geliyor bana. Okuldur bizi öğretmenlerle buluşturan, sınıftır. Öğretmenlerdir, bize okulu da sınıfı da sevdiren...

***

İlkokuldan üniversiteyi bitirene değin öğrenim yaşamım boyunca 79 öğretmenim olmuş. Kimin var ki bu kadar öğretmeni! Seviniyorum, onlarla gururlanıyorum. Hani derler ya, 'Sabah çiği kadar' işte öyle 'Yedek Subay Öğretmenliğim.' Bugün de arkadaşlarımın büyük çoğunluğu öğretmenlerden oluşuyor. Bendeki öğretmen sevgisi daha okula gitmeden başlar. Köyümüzün okulunun 3 öğretmeni (Zuhal Ilgaz, Seyfi Sezer, M. Necati İmre-Köy Enstitülüydüler-) Evimizde kiracıydılar. Amcam da Gölköy'ü bitirmişti. Böylece daha okula gitmeden öğrenmiştim okuyup yazmayı.

***

Uzun yıllardan beri izlediğim eğitim uzmanı Abbas Güçlü bu konuda şu görüşü savunuyor: 'Seçim havasına çoktan girdik. Seçime sayılı günler kaldı. Vaatler havalarda uçuşuyor. Peki, eğitime, bilime, işsizliğe sınav ve diploma odaklı eğitim yerine üretime ve istihdama yönelik proje üreteni gören, duyan var mı? Yeterince yoksa neden?

Eğitim sektörünün, gençlerin, velilerin, hiç sıkıntısı yok ondan mı, unutuldu mu yoksa kimsenin umurunda değil mi? Eğitimde yaşanan sıkıntıları biz sorun olarak görmez ve oyumuzun rengini ona göre belirlemezsek, onlar da görmez ve çözüme yönelik kafa yormazlar.

Eğitimde ciddi sıkıntılarımızın olduğunu dile getirmeyen yok. Sayısal anlamda çok yol aldık ama maalesef altını dolduramadık. Bir milyona yakın öğretmen atama bekliyor. Kalite yerlerde sürünüyor. Mahallede gidecek okul bulunamıyor.

Özel okul fiyatları uçtu gidiyor ama hala üç kuruş maaşa öğretmen çalıştırıyorlar. Özlük haklarından rahatsızlık duymayan yok gibi. Öğrencileri sınav bataklığından kurtaralım derken öğretmenleri de bu bataklığa sürükledik. Ve daha neler neler. Peki, bu durumdan en çok kim etkileniyor? Elbette öğrenci, öğretmen ve veliler. Sayıları 50 milyondan fazla. Buna deprem sonrası durumu da eklersek yandı gülüm keten helva!

***

Benim öğrenciliğimden örnekler sunmak istiyorum:

İlkokuldan M. Ali Eroktay'ı iyilikleri ile Şemiye Öğretmeni üzüntü ile. Yaşar Deriş ve Sadık Küçükelbir'i sevgi ile anıyorum. Ortaokulda merhum Türkçe Öğretmeni Mehmet Atay, Fransızca Öğretmeni Mediha Özkan, Türkçe Öğretmeni M. Güzin Anadol, Matematik öğretmeni -Müdür Turan Gökdeniz ve Tarih Öğretmeni Zehra Güven bende iz bıraktılar.

***

Ben mezunu olduğum Kabataş Lisesi'ni öğretmenleri ile sevdim: hala anılarımı süsler okulum ve öğretmenlerim. Manzarası da bir harikadır bu okulun. Pencere kenarında ise sıranız, arada bir gelip geçen vapurlara bakar, düdük seslerini duyarsınız. Rıhtımında, Medusa'ları izler, geceleri mehtaba çıkardınız, rıhtım boyunca...

Kapısında Ömer Seyfettin'in büstü, bahçesinde manolya ağaçları, atkestanesi ağaçları vardı. Ama bize okulu sevdiren, bu görüntüler kadar, öğretmenlerimiz ve arkadaşlarımızdı. Onlarsız okulun tadı var mıydı? Kuşkusuz, yoktu. Okulumuzun babaları ve anaları da vardı, ağabeyleri de: Galip Baba, Baba Behçet, Sabahattin Baba gibi. İsmet Ana, Bedia Alev Abla, Muhsine Usmanoğlu gibi… Ağabeylere gelince: Ahmet Taner Kışlalı, Ergin İnanç, Uğur Aykan bende kalanlardan. Lakabı olan öğretmenlerimiz, bir geleneğin sürdüğünü gösterirdi: Öküz Hilmi, Atom Arif, Sallabaş Kemal, Kürt Aziz gibi. Müdürümüz Faik Dranaz, anıt adamlarından biriydi. Öylece de kaldı bende.

***

İnsan, bilgiyi sınıfta öğreniyor, ediniyordu da: yaşamı öğrenemiyordu. Bize dışarıdaki yaşamı anlatan, öğreten Behçet Necatigil, Semih Nafiz Tansu, Hilmi Ziya Apak, Zeliha Bali idi. Daha çok. Felsefe'yi de Faik Dranaz anlatıyordu. Münir Raşit Öymen ise Psikoloji ve Mantık okutuyordu. Ne var ki: notlar, yaşamda verilmiyordu. Daha doğrusu, notlar, öğretmen-öğrenci ilişkisindeki sevgi, saygı, özveri, dayanç bilgi öğrenme merakına, içtenliğe dayanmıyor. Bunu, ilişkilerdeki çıkar, konum, durum ve yorumlar belirliyor. Sanıyorum, çocukluktan gençliğe, okullarda bizim kişiliğimize damgasını basıyor kimi öğretmenlerimiz de. Bunca yıl sonra onları unutturmaz olan yetkinliklere, özelliklere sahip olmalarıydı. Yaşayanlarını saygı, sonsuzlukta olanlarını rahmet ve şükranla anıyorum.