Kimlerle hangi tartışmalar yürütülerek hazırlandığını bilmediğimiz “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” programı dostlar alışverişte görsün babından kısa süreliğine askıya çıkarıldı ve ardından Talim Terbiye Kurulu tarafından onaylandı. Eğitimcilerin, öğretmenlerin, velilerin görüşlerinin dikkate alındığını söylemek imkansız; görüşlerine başvurulan varsa onlar da malum. Bakan Yusuf Tekin’in sivil toplum kurumu diye ifade ettiği tarikat ve cemaatlerdir mutlaka.
Milli Eğitim Bakanlığı “aklı selim, kalbi selim, zevki selim” nesiller yetiştirilmek üzere yeni müfredat hazırlandığını söylese de asıl amaçlanan şeyin “dindar ve kindar nesil” olduğunu biliyoruz.

 
Oysa dünya değişim ve dönüşüm sürecinde... Yapay zeka, dijitalleşme, nesnelerin interneti, 3D teknoloji gibi yepyeni alanlar doğarken bugünün pek çok mesleği de öyle uzak değil yakın bir gelecekte tarihe karışacak. Gelişmiş ülkeler bu yeni dünyaya uyum sağlamak üzere alarma geçmişken Türkiye, çağdışı bir anlayışın elinde daha da geriye gidiyor. 
Müfredatla ilgili ortaya çıkan bir bilgi, endüstri ve bilgi çağını kaçırmış ülkenin Endüstri 4.0 olarak tanımlanan yeni dönemi de ıskalayacağının apaçık ilanı. Derslere ayrılan sayfa ve sınıf sayısından da anlaşılacağı üzere amaç, eğitimi tümden dinselleştirmek…

 
Fen Bilimleri’ne 234 sayfa, biyoloji dersine 88 sayfa, kimya dersine 113, felsefeye 67 sayfa ayıran iktidar, din öğretimine 572 sayfa ayırıyor. Peygamberimizin Hayatı 154, Din Kültürü 218, Kuran-ı Kerim 169, Temel Dini Bilgiler ise 31 sayfa. Toplamda 572 sayfa ediyor. 4'üncü sınıftan 12'nci sınıfa kadar 9 yıl boyunca birer zorunlu, 8 yıl ise 3'er seçmeli ders olmak üzere toplam 33 din dersi bulunuyor. Öğrenciler her yıl zorunlu din derslerinin yanı sıra din kültürü ve ahlak bilgisi konularını içeren bir seçmeli ders almak zorunda.

 
12 Eylül anayasasının doktrin olarak benimsediği Türk-İslam sentezi gereğince zorunlu hale getirdiği Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi zaten tartışmalıydı. Anayasa’da din ve inanç özgürlüğüne dair hükümler vardı ama uygulandığı şekliyle Sünniliğin Hanefi ekolünün öğretilmesini, dolayısıyla dini eğitimi amaçladığı için de bu ders özgürlükler açısından çelişkiler ortaya çıkarıyordu.
Şimdi, darbe anayasasının da gerisine düşen ekleme derslerle iş çığırından çıktı. Üstelik bu din öğretimi, Aleviler gibi, Hıristiyanlar gibi farklı inanç mensuplarının da Türkiye’de yaşadığı gerçeğini göz ardı edecek şekilde kurgulanıyor. Dolayısıyla herkesi Sünni kabul etmek veya herkesi Sünnileştirmek gibi ideolojik bir tavır sözkonusu. Nedeni de İslamın/Sünniliğin hak din görülmesi, diğer inançların ise ötekileştirilmesi, dışlanması…
"Beceri odaklı, sadeleştirilmiş içerikte ve öğrenmeyi derinleştirecek" nitelikte olmasının hedeflendiği belirtilen müfredatta, gereksiz görülen bilgiler/dersler var. Sadeleştirme dedikleri şey ise bilim, tarih, sanat derslerini ayıklamak, felsefeyi önemsizleştirmek, onun yerine din öğretimini güçlendirmek… 
Osmanlı, 16. Yüzyılda şeriata teslim oldu; felsefeyi dışladı; akıl kapı dışarı edildi, nakil esas alındı ve bu zihniyet rasathaneyi yıktı. Devlet ve toplum düzeni dinselleştikçe dogmatik düşünceler kök saldı ve çöküş sürecine girdi. 
Fen liselerinin sayısı 322. İmam hatip liselerinin sayısının ise 2011 yılında 537 iken şimdi 1714 gibi yüksek bir rakama ulaşmasına bakılırsa tarih bir kez daha tekerrür ediyor sanki…