Benim yaş kuşağımın gençlik döneminde gazetelerden okuduğu bir bankerlik krizi vardı; Banker Kastelli olarak bilinen Abidin Cevher Özden, bir çay ocağı işletirken birden zenginleşen Banker Bako (Baki Cengiz Aygün) ve daha niceleri kısa sürede zengin olma hayalleri kuran veya parasının değerini korumaya çalışan onbinlerce insandan yüksek faizle para topladıkları bir saadet zinciri kurmuşlardı. O yıllarda her köşe başında bir banker tabelası asılıydı bir de video kulübü olurdu.
“Benim memurum işini bilir” diyen Özal hükümetleri, gazetelerde, devletin televizyonunda, radyosunda serbestçe reklam veren bu bankerlerin piyasayı dolandırmasına adeta göz yumdu. Kamuoyunun yakından tanıdığı isimler bu reklam kampanyalarında rol aldılar.
Gelin görün ki, bir süre sonra zincir kırıldı ve taahhüt edilen yüksek faizler ödenmemeye başlanınca tasarruf sahipleri paralarını alamadılar. Batık bankerlerin her biri firari oldu. Hükümette istifalara neden olan bankerlik krizi, nice intiharlara ve cinayetlere de sebebiyet verdi.
Bankerlik krizi, yaşadığımız, sistem bozukluğunun ortaya çıkardığı bir dramdı ve nice tiyatro oyunlarına ve sinema filmlerine konu oldu. En meşhur film, İlyas Salman’la Şener Şen’in başrol oynadığı “Banker Bilo” isimli komedi dram filmidir. Maho hep dolandıran, Bilo ise sürekli dolandırılan taraftadır ama çarpık işleyen düzen sonunda Bilo’ya da dolandırıcı olmayı öğretir. O artık “Banker Bilo”dur.
Bugünlerde yeniden acı acı gülümseyerek o filmi hatırlıyorsak, gerçeğini yaşadığımızdandır. Malum, ünlü futbolcuların adının karıştığı bir özel banka müdiresinin maharetiyle kurulmuş gibi gözüken özel fon skandalı ortaya çıktı. Adı özel fon ama aslında saadet zinciri…
Banker Kastelli’den hiçbir farkı yok bankacı Seçil Erzan’ın. Yüksek faize dayalı özel bir fon kuruyor ve avını da daha çok futbol çevresinden seçiyor. Anlayacağınız büyük düşünüp, küçük esnafla, emekli ile Türk lirası ile uğraşmıyor; dolarla, bir bavul dolusu parayı hemen getirebilecek futbolcularla iş yapıyor. Futbol transferlerinden elde ettiği tüm birikimini kaybeden ünlü oyuncu Arda Turan, “4 milyon dolar arkadaşımdan borç alarak, 4 milyon dolara da arazimi satarak paraları Erzan’a elden verdim” diyor. 4 milyon dolar dediğiniz 120 trilyon lira…
Düşünün, şu dünyada gariban emekli, küçük esnaf, memur, işçi faturalarını dahi ödeyemezken Arda’nın 4 milyon dolar borç alabileceği arkadaşları var.
Aralarındaki sözleşmeler ise bir eğlence mekanında sanatçıdan istenilen şarkının yazıldığı peçeteleri ya da bakkalların veresiye defterlerini andırıyor. Birisi A4 kağıdına “aldım” diye yazıyor, diğeri “verdim” diye imza atıyor. Ve bu durum bankanın teftiş raporunda 'Elden ve üçüncü kişi üzerinden para verilmesi, ortalama zekaya sahip herhangi bir kişiden beklenmeyecek bir davranıştır' şeklinde ifade ediliyor.
Böyle bir akıl fukaralığının örneğine az rastlanır desek yeridir. Belki de banka müfettişlerinin “zeka” seviyesiyle açıklamaya çalıştığı gerçek, tam öyle değil de “kurnazlık” ya da “cinfikirlilik” ile ifade edilebilecek şeydir.
Nihayetinde taraflar kayıt dışı bir alan oluşturuyorlar ve Kızılay Başkanı Kerem Kınık’ın ifade ettiği gibi devlete “vergi vermekten kaçınma” eylemini gerçekleştiriyorlar.
Banker Kastelli’den bankacı Seçil’e
Kelime ATA
Yorumlar