Yüzyıl önce padişahlığa, yönetimin babadan oğula geçmesine dayalı hanedanlık sistemine, padişahın Allah'ın yeryüzündeki gölgesi olduğu inancına dayalı teokratik sisteme son verildi ve cumhuriyet ilan edildi. Uzun, sancılı bir süreçti. Çünkü Osmanlı imparatorluğu dağılmış, Birinci Dünya Savaşı’ndan yenilgi ile çıkılmış, uzun süren bir kurtuluş mücadelesi verilmişti. Yokluk, yoksulluk, sefalet, cehalet diz boyu idi ve Cumhuriyet kimin umurundaydı.
İşin esası, Cumhuriyet’i halk mücadele vererek kazanmamıştı. Ne din adamlarına ne yönetimin babadan oğula geçmesine karşı çıkan bir halk vardı. Cumhuriyet, batının gelişmişliği karşısında büyülenmiş pozitivist, aydınlanmacı bir gelenekten gelen asker ve sivil bürokrasinin çağdaşlık ve yurttaşlık projesiydi ve bu proje savaşlarda kırılmış, sefaletten, cehaletten adeta nefesi kesilmiş halka sunulmuş lütuftu.
Bu yüzden de Cumhuriyet, kolay harcandı ve ontolojik olarak ona karşıt konumdaki siyasal İslamcıların karşı devrim hamleleriyle ezildi. Çünkü, insan emek vermediği değerin, değerini bilmez. Bugün Medeni Kanun yeniden tartışılıyorsa, şeriat ve hilafet yanlıları sokaklarda gövde gösterileri yapıyorsa, kadın eve kapatılmak, yönetim bir hanedana teslim edilmek isteniyorsa nedeni bu kıymet bilmezliktir.
Bu durum, kuşkusuz ki Cumhuriyet’i hatalardan münezzeh kılmıyor. Yurttaş yaratmak istediği doğrudur ama bu yurttaş, Türklük ve Sünnilik eksenli düşünülmüştür. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nda hiçbir şekilde kabul edilmeyen hatta dinen katledilmesi caiz görülen Alevilerin görünmezleştirilmesi, Türk kimliğine entegre oranında kabul görmesi aynı şekilde Kürtlerin yaşadığı kimlik sorunları, bugünkü kaotik sorunları ortaya çıkarmıştır. Dolayısıyla, demokrasi, özgürlükler, insan hakları konusunda eksikleri vardır.
Doç. Dr. Cemal Salman, Cumhuriyet ile ilgili değerlendirme yaparken, özellikle Alevilerin Cumhuriyet’e bağlanışını “cumhuriyet idealine bağlanma” şeklinde ele alır. Bu, Cumhuriyet’in düşünsel anlamda ileri bir düşünce olduğunun ama aynı zamanda sorunlu yönlerinin de bulunduğunun kabulü demektir.
Günümüzde Cumhuriyet değerlendirmeleri ifrat ve tefrit arasında gidip geliyor. Özellikle toplumun muhalif bazı kesimlerinde Cumhuriyet karşıtlığı öyle bir noktaya ulaştı ki, Siyasal İslamcılarla aynı zeminde söz söyler hale geldiler.
Zaten AKP’nin kendi hegemonyasını tesis etme ve meşruiyet kazanması sürecinde de bu kesimler, doğrudan veya dolaylı biçimde çok ciddi destek sundular. İş öylesine çığırından çıkmış durumda ki, Cumhuriyet karşıtlığı AKP’nin ümmet projesine dahil olmaya kadar vardı.
Böylesine bir siyasal körlük karşısında insan sadece irkiliyor.
Şahsen, Türkiye’deki iki insan zümresini anlamakta zorlanıyorum. Bir kesim, sanki 1923 yılında kurulmuş Cumhuriyet varmış gibi davranıyor. 2010 yılı referandumu ile aşil topuğundan vurulan, 2015-2017 yılları arasındaki pek çok düzenleme ile de fiilen yıkılan ve tek adam sistemine geçilmesiyle adeta hanedanlığa geçiş yapan bir Türkiye’de cumhuriyet varmış gibi kutlama yapmak bana anlamlı gelmiyor. Cumhuriyet idealini kutlayalım; hatta yeni bir Cumhuriyet kuracağız diyelim ama Siyasal İslamcıların kemirdiği, kuru bir iskelete çevirdiği Cumhuriyet’e de Cumhuriyet demeyelim.
Diğer grup ise Cumhuriyet’in hala varlığını devam ettirdiğini düşünen ama ona karşı olan çevrelerden oluşuyor… Bu cepheye liberaller ve bazı sosyalistler, Kürt aktörler de dahil. Bu zümre de akıl, vicdan, insaf sınırlarını zorlayacak şekilde, olmayan bir Cumhuriyet üzerinde tepinip duruyorlar ve gelmekte olan teokratik düzene karşı mücadeleyi adeta es geçiyorlar.
29 Ekim’de Cumhuriyet’in ilanının yıldönümünde Cumhuriyet bütün kötülüklerin anası gibi anlatıldı bu çevrelerce… Hiç birisi bu ülkede 1400 yıllık Sünni devlet geleneğinden, demokrasi, laiklik, özgürlükler gibi çağdaş siyasal kavramların hiçbiriyle barışık olmayan Siyasal İslamcıların günahlarından bahsetmedi, eleştirmedi.
100 yıllık parantezin kapanmış olmasının verdiği keyfi birlikte çıkardılar.
Ama, ama, Cumhuriyet idealine bağlanmış milyonlarca halk var ve o halk geçmişteki kazanımların değerini bilerek ama üstüne yeni değerler de ekleyerek yeni bir Cumhuriyet’i kuracaklar.