Türkiye’de artık devletin resmi istatistik kurumunun açıkladığı veriler güvenirlilik açısından çok tartışmalı hale geldi. Örneğin enflasyon rakamları için kullanılan sepetin bileşenlerinin nelerden oluştuğu kozmik oda bilgisi muamelesi görüyor.
DİSK, enflasyon sepetiyle ilgili açtığı davaları kazanmasına rağmen veriler sanki devlet sırrıymış gibi açıklanmıyor. Şimdi ENAG gibi alternatif enflasyon hesaplamaları yapılıyor; ya da menemen maliyeti üzerinden analizler gerçekleştiriliyor.
TÜİK, ketumluğunu devam ettire dursun, ekonominin gidişatını yorumlamaya yarayan basit gözlemlere başvurabiliyoruz. Restoranlar, turistik tesisler boş ise iyimser tablolar çizen yöneticilerinizin sözlerini test edebilirsiniz.
İmalat sanayisinin seyri merak ediliyorsa, organize sanayi bölgelerinde taşımacılık yapan kamyonların hareketliliği size fikir verebilir.
Aynı şekilde karayollarında seyreden araçların trafik yoğunluğu da TÜİK olmadan ekonominin seyri hakkında yorum yapmayı sağlayabilir.
Bu yöntemlerden biri de kavanoz kapağı satışları idi ve yakın zamanda çok kullanıldı. Eğer satışlar iyiyse, bu, o yıl üretimin bol, dolayısıyla fiyatların uygunluğuna, halkın da kış hazırlığı yapabilecek bir alım gücüne sahip olduğunun işareti kabul edilirdi. Ama kapak satışlarının özellikle 2018 yılından beri çok düşük gerçekleştiğini biliyoruz. Ki kış hazırlığı halkın pahalılığa karşı kendini koruma biçimidir aslında. Buradan anlıyoruz ki, halk, en son kalkanlarını bile kullanamaz vaziyettedir; tamamen bitap düşmüş, aç bilaçtır.
Makarnanın da bizim siyasal ve ekonomi tarihimizde yaptığı çağrışımlar zengindir. Makarna da tıpkı menemen gibi bir ekonomik göstergedir; yoksulluğun alamet-i farikalarından biridir. Köydeki bulgur aşının yerini şehirde makarna alır çünkü…
Makarna, bağlamından kopmuş vaziyette bambaşka anlamlar içermekte ve fakirlik gibi bir olgunun tanımlanması için kullanıldığı gibi, otorite karşısında sorgusuz sualsiz biat eden, eleştirel aklını yitiren ama yoksulluk içinde debelenen geniş halk kitlelerinin kendilerini yavan aşa mahkum bırakan iktidarlara desteğinin açıklanması söz konusu olduğunda siyasal bir içerik kazanır.
“Makarnacılar” tabirini hatırlayın. Aklınıza kim geldi? Kendisine makarna yardımı yapan siyasal partilere oy veren zümre… Biraz üstenci dil olup küçümsemeler içerse de siyasal literatürümüzde artık yeri var.
Ancak, son açıklanan verilere bakılırsa Türkiye toptan makarnacı olmuş; çünkü kursağına ekmekten başka zıkkım düşmüyor gibi. Et tüketiminde dünya ortalamasının çok çok gerilerinde olan Türkiye’de, makarna tüketimi rekorlar kırıyor. Zaten bir süre önce Metro Türkiye Satın Almadan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Hamit Baykal, katıldığı bir yayında kırmızı et alımında yaşanan düşüşe dikkat çekerken, "Kırmızı et, en çok tüketilen 20 ürün listesinden düştü. Yerine beyaz et de geçmedi, o da düşüşte. Atıştırmalık satışları artışta" şeklinde konuşmuştu.
Verilere göre 2013 yılında yıllık kişi başı makarna tüketimi 4.4 kilograma kadar inerken, pandemide 7.5 kilograma kadar yükseliyor. 2023 yılında kişi başı tüketim 7.1 kilograma düşse de 2024 yılında tekrar yükselişe geçerek, 7.3 kilogram oluyor. Türkiye, makarna tüketiminde 2023 verilerine göre dünyada 13. sırada yer alıyor.
İlk sıraya yerleşen ülke hemen aklınıza gelecektir; İtalya. İtalya’da makarna bir kültür, dolayısıyla çok fazla tüketilmesinde şaşılacak bir durum yok; ancak Türkiye’de ucuz olduğu için tercih edilen bir gıda ürünü olarak karşımıza çıkıyor ve yoksulluk alameti sayılıyor.
Hepimiz makarnacı olmuşuz vesselam…