Önceki yazımızda Rusya’dan geçerek Karadeniz ve Türkiye üzerinden Suriye ve İsrail’e kadar uzanan “Doğu-Batı hattı” üzerindeki mücadeleden söz etmiştik. Gazze, bu hattın güney ucunda yer almakta ve Doğu Akdeniz’de petrol ve doğal gaz bulunmasının ardından büyük bir önem kazanmış bulunmaktadır...
O yazımızda ayrıca, 2010’lu yılların başlarında ABD ve İsrail’in Yeltsin sonrasında “raydan çıkmakta” olan Rusya’nın karşısına Türkiye’yi çıkarmayı kafalarına koyduklarını,Türkiye ile Rusya’yı Suriye’den başlayacak askeri bir çatışmaya sürüklemek amacıyla FETÖ’yü devreye soktuklarını, “düşürülen uçak olayı”nın ters tepmesi üzerine Türkiye’de bir askeri darbe ile FETÖ denetimindeki bir cuntayı iktidara getirmeye çalıştıklarını da söylemiştik...
Bu olayların cereyan ettiği dönemde ABD’nin desteğiyle Ukrayna’da Sorosçu bir “renkli darbe” ile Zelensky’nin iktidara gelmesine kadar uzanacak iktidar değişiklikleri yapılmış, İsrail’de Netanyahu’nun iktidar dönemi başlatılmıştır.
***
İsrail açısından Gazze’nin önemini anlayabilmek için bugünkü savaşa İsrail-Filistin çatışması açısından bakmakla yetinmeyip, bu çatışmanın küresel önemini görmek gerekir...
Bu çatışma, tıpkı Ukrayna ile Rusya arasındaki çatışma gibi küresel güç dengelerinin yeniden biçimlenmesi çatışmasının bir parçasıdır. İsrail, bu çatışma sonucunda ABD ile birlikte Ortadoğu’nun hegemonyasını ele geçirmeyi planlamaktadır...
Bu arada Türkiye’de de tam anlamıyla ABD-Batı yanlısı bir iktidar oluşturulacak, zincir halen Batı’nın ileri karakoluna dönüşmüş olan Ukrayna’ya kadar uzanacaktır.
***
Buna karşılık Rusya, tıpkı Suriye’de ve Ukrayna’da yaptığı gibi yaptığı gibi, ABD-İsrail-Ukrayna üçlüsünün Doğu-Batı hattının güney ucunda giriştiği saldırıya karşı çıkarak ABD-Batı cephesine “dur” mesajı vermiştir...
Rusya Devlet Başkanı Putin’in Filistin Halkıyla Dayanışma Günü dolayısıyla Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’a gönderdiği mesajı bu çerçeve içinde değerlendirilmelidir...
Putin, mesajında “Şu anda kanlı çatışma Filistin'in sivil halkına sayısız acılar yaşatırken, halkınızın 1967 sınırları dahilinde başkenti Doğu Kudüs olan kendi egemen devletlerini kurma yönündeki meşru haklarını kullanmasını destekleyen Rusya'nın tutarlı tutumunu yeniden teyit etmenin özellikle önemli olduğunu düşünüyorum. Bu şüphesiz ortak çıkarımızadır ve bölgesel güvenlik ve istikrarın güçlendirilmesiyle uyumludur. ” ifadesini kullanmış, aynı günlerde Rusya medyasında Suriye'de İsrail kontrolündeki Golan tepeleri yakınında konuşlanmış Rus askerlerinin görüntüleri yayınlanmıştır. Tabloyu tamamlamak için Hamas’ın operasyonunun en başından beri en kararlı bir biçimde destekleyen ülke olan İran’ın etkisi altındaki Lübnan Hizbullahı ve Yemen’deki Husilerin de İsrail üzerine gönderdikleri füzelerle çatışmaya dahil oldukları da göz önüne alınmalıdır.
***
Kısacası, Ukrayna’da ve Gazze’deki saflaşmalar birbirinin aynıdır... Bu iki cephede farklı tutum takınan tek ülke Türkiye, daha doğrusu Türkiye’nin dış politikasına tek başına yön veren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ukrayna-Rusya çatışmasında izlediği tavır “Ukrayna ve Batı cephesine yakın bir denge politikası” olarak değerlendirilebilir. Erdoğan, bu çatışmada Ukrayna’ya yakın bir söylem kullanmış, İHA satışlarıyla Ukrayna’ya destek vermiş, Rusya’yı Kırım’da işgalci olarak nitelemiş, Batı’nın en önemli hamlesi olan Finlandiya’nın NATO’ya katılmasına yeşil ışık yakmış, İsveç konusunda olumlu görüş belirterek işi Meclis’e havale etmiştir; ancak Rusya’ya uygulanan ambargoya katılmamıştır...
Gazze çatışmasında ise “denge”nin yönünü ABD-AB-İsrail-Ukrayna cephesinin aksine kaydırmış, Hamas’a tam destek vermiş ve retorik açısından dünyada İsrail’e ve Batı’ya karşı en sert söylemi kullanan devlet başkanı olarak dikkat çekmiştir. Gerçi halen iki ülke arasındaki ekonomik ilişkiler eskisi gibi devam etmektedir, ancak bu tavır değişmediği takdirde ekonomik ilişkiler de er geç bu durumdan etkilenecektir.
(Devam edecek)