Siyasetin dili o kadar zehirli hale geldi ki, insanların sudan sebeplerle birbirini boğazlayacağı anların yaşanmasına ramak kaldı neredeyse. Şu sıra en fazla söz, ana muhalefet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun Alevi kimliği üzerinden kuruluyor. Kılıçdaroğlu'nun inançsal kimliğinden dolayı, çoğunluğunu Sünnilerin oluşturduğu bir toplumda seçilecek çoğunluğu elde edemeyeceği iddia ediliyor.

Her yerde konuşulan ancak açıktan ifade edilmeyen bu durum, bir süre önce HDP Milletvekili Ahmet Şık tarafından dile getirilmişti. Yakın zamanda da İYİ Parti Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanı adaylığı için, 'Alevi olması benim açımdan bir engel değil, çünkü ben tanıyorum, ilkelerini biliyorum. Ancak siyasette maksat kazanmaktır. Türkiye'deki genel objektif açısından baktığımda bir çekince görürüm. Türkiye'nin yüzde 65'i yüzde 70'i muhafazakar profil çiziyorsa, ona hitap edebilen, farklı bir isimle çıkılır' demişti.

Bu sözler haliyle tepki yarattı ve sonrasında özür diledi. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in özür dilemesi, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'nun sağduyulu mesajları ortamı kısmen sakinleştirmiş olsa bile, konunun derinden derine konuşulduğu biliniyor. Özellikle iktidar partisi AKP, mezhepçilik üzerinden bir kutuplaşma yaratarak varlığını idame ettirmenin çabası içinde…

Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanlığından Sünniler için endişe üretmek, çok zorlama bir düşünce. Ancak Türkiye'de sağ, hep bir öteki yaratarak tabanını mobilize etmeyi başarmış din bütünlüğü, millet birliği, beka kaygısı, vatanseverlik gibi söylemlerle insanlardaki korku ve endişeleri kışkırtma yolunu seçmiştir. Bunun, Türkiye'nin yakın tarihinde acı olaylarla sonuçlanmış sayısız örneği vardır.

'Öteki' kavramı genellikle güvenlik konusuyla birlikte anlam kazanır. Kavram, kendi yapısı gereği bir karşıt söylemi oluşturmak zorundadır ve bu da siyasilerin manipülatif yorumları için çoğu zaman bir araç görevi üstlenmektedir.

İnsanoğlunun en temel güdüsü kendini güvende hissetmekle ilgili olduğundan 'güvende hissetmeyi' sarsan her söylem, vatandaşın sağlıklı karar alabileceği ortamın ortadan kaldırılması anlamına gelir. Bu durumun neden olduğu manipülatif hareketler özellikle seçmen davranışı üzerinde etkili olur.

Korku ve endişe yaratmak, gelecekle ilgili belirsizlik duygusunu beslemek, kaos olabileceği duygusunu pekiştirmek, tehdit ve tehlike algısı yaratmak genellikle güçlü olanın iktidarını sürdürmesine imkan tanıdığı gibi iktidar adayı partilerin de tabanını konsolide etmesine yarar.

Dolayısıyla Kılıçdaroğlu'nun Aleviliğini gündemde tutmak, bir 'öteki' yaratmak, yaratılan 'öteki' üzerinden de hem bir grubun vatandaşlık haklarını kullanma isteğini baskılamak hem de Sünni çoğunluğun hassasiyetlerini kaşımaktır.

Yine aynı şekilde, Avrupa'da olduğu gibi yükselen sağın, kimlik siyasetlerinin, göçmen karşıtlıklarının bir enerji üretmesi gibi Türkiye'de de iktidarın göçmen-sığınmacı politikalarını eleştirmek yerine, iç savaşların, ceberrut devlet anlayışlarının mağdur ettiği kitleleri hedef haline getirmek işin kolayına kaçmak demektir.

'Öteki' yaratmak kolaydır, 'öteki' üzerinden, korku ve kaos beklentisini diri tutmak suretiyle oy devşirmek de kolaydır; ancak küreselleşen dünyada bir sonraki ötekinin kim olarak belirleneceği belirsiz olduğu gibi ortaya çıkan toplumsal maliyetlerin telafisi de hayli zordur.