MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Cumhurbaşkanının bir yardımcısı Kürt, bir yardımcısı da Alevi olsun” sözlerinin Alevi dünyasında hiçbir karşılığı olmadığı görüldü. Devlette bir temsil imkanı sunuluyormuş ve kapsayıcılık sağlanıyormuş gibi gözüken önerinin, Türkiye’de önemli bir çoğunluğu oluşturan Aleviler arasında zerrece heyecan yaratmadığını rahatlıkla söyleyebilirim.

CHP kontenjanından Gelecek Partisi adına milletvekili seçilen Alevi Kültür Dernekleri eski Başkanı Doğan Demir’in partisinden istifa etmesi, kamuoyunda Alevi yardımcı olup olmayacağı konusunda tahminler yapılmasına yol açsa da toplumsal tabanı geniş Alevi kurumlarının açıklamaları, kota sisteminin yararlarından ziyade zaman içinde ortaya çıkaracağı zararlara odaklıydı.
Yeni Osmanlıcılık, halifelik, padişahlık hülyalarıyla Türkiye’yi toprak olarak büyütme, içeride de iktidarı sürdürme manevraları AKP içerisinde “Türkiye İmparatorluğu”, “Türkiye Birleşik Devletleri” gibi adlandırmalarla ifade ediliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türk-Kürt-Arap ittifakı şeklinde çizdiği çerçeve, en kaba haliyle tanımlanacak olursa Sünni mezhepçiliğe dayalı ümmet anlayışını içeriyor. Bu hayallerin gerçeğe dönüşmesini sağlayacak şey ise yeni bir anayasanın çıkarılması.
Aleviler, kendilerine ümmet projesi içinde, ABD büyükelçisinin önerdiği Osmanlı Milletler Sistemi’nde gerçekten yer bulabilir mi? Cumhurbaşkanı’na bir Alevi başkan yardımcısı atamakla, son 23 yılda sistematik olarak dışlanan, devletin bütün kademelerinden tasfiye edilmeye çalışılan Aleviler kucaklanmış ve kimlik sorunları çözüme kavuşmuş olur mu?
Öncelikle Bahçeli’ye, Erdoğan’ın zaten bir Kürt başkan yardımcısının, çok sayıda Kürt bakanlarının olduğunu ve bunların halen görevde bulunduğunu hatırlatmak gerekir. Sünnilik üzerinden sağlanan ümmet kardeşliği ile Türk- Kürt buluşmasını sağlamak iş Aleviliğe gelince o kadar da kolay değil. Kolay değil; çünkü siyasal İslamcı bakış açısına sahip iktidar devlet-toplum-birey ilişkilerinde dini referanslarla hareket ettiğinden, tek tip inanç dayatmasında bulunuyor. Her ne kadar geçmişte yanına çektiği tek-tük Alevi isimler olsa da iktidarın Alevilere karşı samimiyeti ciddi sorgulamaları gerektiriyor ve güven vermiyor.
Bahçeli, büyük olasılıktır ki, hazırlanacak yeni Anayasa’ya en sert muhalefetin Alevilerden geleceğini hesaplayarak böyle bir öneride bulundu. AKP’nin de benzer düşüncede olduğunu söylemek kahinlik sayılmamalı. Güya “numunelik” gibi “vitrin süsü” gibi duran bir Alevi yardımcı ile Aleviler, “bakınız, size de temsil imkanı veriyoruz” denilerek yeni anayasa sürecine dahil edilecekler. Kaldı ki, bu öneri daha baştan bir Alevinin Cumhurbaşkanı olmasını engellemekte, bu makamı Türk-Sünni kimliğe mutlak biçimde ait kılmaktadır.
Bu ince siyaset oyunu, bizi Ortaçağ düzenine götürür, Ortadoğu ülkeleriyle aynı sınıfa sokar; buradan da Aleviler yararına bir sonuç çıkmayacağı gibi ülkede de barış, huzur, kardeşlik, gerçek bir eşitlik, adalet sağlanamaz. Aleviler, sorunlarının kotalarla, kontenjanlarla çözüme kavuşmayacağının bilincindedirler.
Nitekim, Alevi Düşünce Ocağı (ADO), Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) yaptıkları açıklamalarla “kota değil, eşit yurttaşlık” ilkesinin önemini vurguladılar. Örneğin, Alevi Düşünce Ocağı’nın açıklamasında şu görüşlere verildi:
“Türkiye’ye gereken, bir başkan yardımcısının Alevi ya da Kürt olması değil, Alevi, Roman ya da Kürt bir vatandaşın başkanlığına engel olmayacak bir düzen, bir kültürel iklim kurmaktır. Bunun için liyakatin her alanda esas olmasını sağlamak hem gerekli, hem de yeterlidir. Cemaatçi anlayışla oluşturulacak ve kimlik grupları arasında eşitsizlikler yaratacak, onları bir sıralamaya tabii tutacak, toplum grupları arasında farklı statüler oluşturacak bir anlayış ilerleme değil gerilemeye hizmet edecektir.
İhtiyacımız «Hepimiz farklıyız, hepimiz eşitiz» anlayışını benimseyen, kimliklere saygılı ve bu ilkelere yönelik somut uygulamalardır. Dünyada hukukun üstün olduğu, hak ve özgürlüklerin gelişmiş olduğu ileri demokratik ülkelerde de yapılan budur. Aydınlık bir gelecek, eşitlikçi ve çoğulcu bir toplum kurmanın yolu geçmişte kalan “millet sistemi” değil, hukukun üstün olduğu, çoğulcu ve eşitlikçi bir demokratik toplum kurmaktır”

AABK açıklamasında da “Devlet, tüm yurttaşlarına eşit mesafede durmalı, hiçbir inanç ya da kimlik bir diğerine üstün kılınmamalıdır. Yöneticilerin sahip olması gereken en temel nitelikleri liyakat, adalet ve vicdandır. Bu değerler hep toplumsal barışın hem de demokratik hukuk devletinin temelidir” denilirken Pir Sultan Abdal Kültür Derneği de eşit yurttaşlık talebinde bulundu.

Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere Aleviler ayrıcalık değil eşitlik istiyor. Kendilerine uzatılan elma şekerinin parlaklığına aldanmak yerine içindeki zehiri görüyorlar.