ABD’deki RAND Corporation adlı düşünce kuruluşuna politik danışmanlık yapan, CIA görevlisi Graham Fuller, bizde bilinen bir isimdir. Çünkü Türkiye’de uzun bir süre istihbarat görevlisi olarak çalıştığı gibi Fethullah Gülen’in ABD’de daimi ikamet alabilmesi için gerekli olan Green Card (Yeşil Kart) başvurusuna referans olan kişidir. Dolayısıyla onun yazıları, yorumları hep tartışma yaratmıştır.
Fuller, Türkiye’de ilk baskısı 2007 yılında yayımlanan “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” adlı kitabıyla da iç siyasetin en tartışmalı isimlerinden biri olmuştur. Belki bugünlerde yeniden satır satır okumak gerekir. Çünkü, yaklaşık 20 yıl önce yazılanlar bugün yaşadığımız gelişmelerin anlamlandırılmasına ciddi katkılar sağlayacaktır. Fuller, kitabında Türkiye’nin yeni bir döneme girdiğini, Ortadoğu’da aktör olacağını belirtmekteydi.
Son bir yıldaki gelişmeleri, söylem değişikliklerini alt alta koyduğumuzda bakın nasıl bir manzara çok net biçimde karşımıza çıkıyor.

Öcalan idam edilsin diye meydanlarda ip atan, “DEM kapatılsın”, “Hazine yardımı kesilsin” diyerek yasal bir partiyi şeytanlaştıran MHP lideri Devlet Bahçeli, geçen yıl Ekim ayında “Öcalan gelip mecliste konuşsun, PKK’yı feshettiğini açıklasın” dedi. Uzun bir süreçten sonra sembolik silah bırakma töreni gerçekleşti, Cumhur ittifakına Öcalan da dahil oldu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçen haftaki parti istişare toplantısında “Malazgirt ruhu”ndan, “Kudüs İttifakı”dan bahsedip, Türkiye’ye Türk-Kürt-Arap ittifakı perspektifiyle yeni fetihler vaat etti. Bu Erdoğan’ın sıklıkla dile getirdiği ve “gönül coğrafyamız” dediği ümmet coğrafyasına referans ve Siyasal İslamcıların zihninin derinliklerinde sürekli var olmuş Yeni Osmanlıcılık, yani padişahlık, halifelik hülyalarının bir kez daha ilanıydı.

Tarihin garip (!) tesadüfüne bakın ki, aynı günlerde ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi ve Türkiye Büyükelçisi Thomas Joseph Barrack, çok açıksözlü davranarak “Türkiye için en ideal sistem Osmanlı’nın milletler sistemi” dedi.

Bu açıklamaya paralel şekilde MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “Cumhurbaşkanı yardımcılarından biri Kürt, biri Alevi olsun” şeklindeki önerisi gündeme geldi. Yıllardır solu, sosyalistleri bölücülükle suçlayan Bahçeli’nin bizatihi kendisi kapsayıcılık, toplumun tüm farklılıklarının temsiliyeti gibi kimsenin itiraz edemeyeceği söylem üzerinden bölücülük yaptı; toplumun farklı etnik ve dini unsurlarını kompartımanlara bölen, onları gettolaştıran yaklaşımı çare gibi sundu.

AKP-MHP- Öcalan ittifakı, yeni fetih coğrafyaları, yeni anayasa tartışmaları… Kürtler üzerinden büyüme stratejileri… Ve rota değişiklikleriyle beraber, uluslar arası ilişkilerde Türkiye’nin yerinin yeniden tanımlandığı gelişmeler….

ABD’de iki kongre üyesinin verdiği tasarıdan bahsediyorum. ABD’de iki kongre üyesi, Türkiye’nin bir Orta Doğu ülkesi olarak yeniden sınıflandırılması için yasa tasarısı sunmuştu.
Tasarı, Türkiye'nin ABD Dışişleri Bakanlığı'na bağlı Avrupa ve Avrasya Bürosu'ndan (EUR) Yakın Doğu Bürosu'na (NEA) taşınmasını öngörüyor. Böylece Türkiye'nin diplomatik statüsünün İran, Suriye ve Libya ile aynı bölgede tanımlanmasının önü açılıyor. Gerekçe şöyle açıklanıyor:
"Türkiye'nin Orta Doğu'ya yönelmesi ve artık Avrupa ile ilişkilerine öncelik vermemesi"...

Sürecin bizi götürdüğü bir yer var; o da Avrupa Birliği’nden kopmuş, yüzünü Ortadoğu’ya dönmüş, hatta Ortadoğu ülkesi olmuş bir Türkiye…
2. Abdülhamit ve Yavuz Sultan Selim dönemleri hariç tutulacak olursa Osmanlı’da ve Cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye’nin, yüzü hep batıya dönüktü. Cumhuriyet döneminde Arap dünyasıyla çok keskin bir kopuş yaşanmıştı. 1960’lara kadar ABD’de, Türkiye, Yakın Doğu İlişkileri Bürosu kapsamında izlenmekteydi. NATO’ya katıldıktan sonra konumu değiştirildi ve Avrupa İlişkileri Bürosu’na dahil edildi. Aynı zamanda Türkiye, kendini hep Batı’nın bir parçası kabul ederek Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefiyle hareket etti.
Ancak AKP’nin iktidarı ile birlikte bu rota yavaş yavaş değişti ve Türkiye, İslam dünyasına açılımı önceleyen, kendisini Ortadoğu’da konumlandıran bir sürecin içine girdi. Çok acıdır bu; Türkiye, artık tamamen batıdan kopmuş bir ülke kategorisinde ele alınıyor.
Bu yeni ülke nasıl bir ülke olacak? Adı ne olacak?
AKP’li Metin Külünk “Türkiye Birleşik Devletleri” diyor; bir diğer isim Mücahit Birinci “Türkiye İmparatorluğu” şeklinde adlandırıyor.
Peki CIA ajanı Ortadoğu Uzmanı Graham Fuller, daha 2000’li yılların başında nasıl bir adlandırma yapıyordu?
“Yeni Türkiye Cumhuriyeti”
Demokrasinin, insan hakları ve özgürlüklerin, muhalefetin bulunmadığı, yurttaş değil kul, tebaa anlayışının hakim olduğu; tüm kararların tek bir merkezden alındığı, itiraz edenin yaşatılmadığı, cehaletin, sefaletin pençesinde kıvranan bir ülke bu…
Ortadoğu ülkesi Türkiye’ye hoş geldiniz!!!!