Şimdi sizi zaman tünelinde küçük bir yolculuğa çıkaracağım ve Türkiye’de AKP hegemonyasının kuruluş sürecindeki ince siyaset oyunlarından örnekler vereceğim.

2003: Refah Partisi’nin kapatılmasından sonra yaşanan ayrışmada Gökçek, merkez sağda bir parti kurmak istiyordu. Epeyce çabaladı, olmayınca Demokrat Parti’ye katıldı. Ancak Demokrat Parti çok fazla etkin olamayınca 2003 yılında AKP’ye geçti ve zaten etkisiz olan Demokrat Parti çöktü.

2007: 2002 seçimlerinde baraj altında kalan Mehmet Ağar’ın Genel Başkanlığı’nı yaptığı DYP ile Erkan Mumcu’nun genel başkan olduğu ANAP, 2007 seçimleri için ittifak kurdu. Ne var ki, ortak aday listesi çok manidar biçimde, saatinde Yüksek Seçim Kurulu’na teslim edilmedi. Koskoca partinin bir dakikalık gecikmenin bile YSK tarafından kabul etmeyeceğini bilmediğini düşünmek saflık olur. Nitekim, o tarihlerde listelerin bilerek geciktirildiği kulislerde yayıldı. İki partinin birleştirilmesi yönündeki çabalar da sonuçsuz kaldı. ANAP eski Genel Başkanı Erkan Mumcu, sonradan yaptığı açıklamada Mehmet Ağar'ın ANAP-DYP birleşmesini sabote ettiğini söyleyecek, "Biz Ağar'ı kongreye beklerken, o Türkçe Olimpiyatları'nda Gülen'i övüyordu" diyecekti.
2007 seçimlerinden AKP yine birinci parti çıktı.


2008: ÖDP içindeki ayrışma Ufuk Uras üzerinden gerçekleşti. 2007 seçimlerinde milletvekili seçilen ÖDP Genel Başkanı Uras, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yanına gide gele “tatlı yiyip tatlı konuşarak” AKP’nin dümen suyuna girdi ve bu durum ÖDP içinde bölünmeyle sonuçlandı. Bu süreçte liberaller ve sol liberaller, verdikleri destekle AKP’nin meşrulaştırılmasında önemli bir rol oynadılar.

2010: Demokrat Parti’nin genel başkanlığını yapan ve Erdoğan’a en sert lafları söyleyen Süleyman Soylu devşirildi ve merkez sağı güçlendirme arayışları bir kez daha çökertildi. Soylu, bir nefer gibi referandumun lehinde çalıştı. Sonuç AKP’nin 2010 referandumunu geçirmesi oldu. Soylu'nun AKP içinde yükselen kariyerinin de önü açıldı.

2012: Milli Görüş geleneğinde yaşanan ayrışmalardan biri de Has Parti’nin kurulmasıydı. Bu partinin genel başkanı Numan Kurtulmuş da tıpkı Süleyman Soylu gibi Erdoğan’a en sert sözleriyle muhalefet ediyordu. Ne var ki, bir gün Numan Kurtulmuş’un istifa ederek AKP’ye katıldığı haberini aldık. Has Parti siyaset sahnesinden silindi ve AKP kendi mahallesinden yapılan vurusu atışları bertaraf etmeyi başardı.


2016: 2015 seçimlerinden sonra Erdoğan’ın müttefiki MHP oldu. Devlet Bahçeli’nin AKP’ye verdiği sınırsız destek huzursuzluk yaratınca AKP destekçiliğine karşı çıkan Ümit Özdağ ve Meral Akşener partiden istifa etti; sonrasında bu ayrışmadan iki yeni siyasi parti çıktı.

2017 Referandumu: Tek adam rejimine geçiş referandumunda Mustafa Destici üzerinden kurulan ilişkilerle –ki kendisi sonradan AKP’den milletvekili oldu- BBP'de temsil edilen ülkücü cenahta bölünme yaratıldı. Destici taraftarları evet oyu kullandı. “Hayır” diyenler BBP’den ayrılarak Milli Yol Partisi’ni kurdu. Anayasayı Erdoğan’a uydurmak lazım diyen Bahçeli’nin MHP’si de “evetçi” kervanındaydı.

2021: AKP’nin Saadet Partisi’ndeki aparatı ise Genel Başkan Yardımcısı Oğuzhan Asiltürk idi.
2023 seçimlerine yönelik hazırlık sürecinde Erdoğan ile Asiltürk arasındaki “samimi” görüşmeler sonucunda parti içinde ayrışmalar oldu. Asiltürk ve Karamollaoğlu arasındaki mesafe açıldı; Asiltürk’ün bir grup partili ile birlikte AKP listelerinden seçime gireceği ortaya çıktı. Ne var ki Asiltürk’ün ömrü 2023 seçimlerini görmeye yetmedi.

2023: DSP Genel Başkanı Önder Aksakal'ın AKP listesinden milletvekili seçilmesi sağlanarak DSP’de kriz yaratıldı, istifa edenler oldu.

Birinci çözüm sürecinde sık sık İslam kardeşliği üzerinden bir barış projesi anlatıldı. Neden, nasıl sonlandırıldığını tam olarak bilmiyoruz. Şimdi de Cumhur İttifakı Türk-Kürt-Arap ittifakı yani Sünni mezhepçiliğe dayalı ümmet projesiyle karşımızda. CHP’nin tasfiye süreci başlatılırken Öcalan’la uzlaşma üzerinden muhalefetin dizayn edileceği anlaşılıyor.

İster kabul edelim ister etmeyelim DEM’in başında artık Öcalan vardır ve DEM, yakın zamanda yeniden yapılandırılacaktır. Erdoğan’ın böl, parçala, yönet taktiği tıkır tıkır işlerken bu sefer tarihi bir dönemeçte olduğumuzu düşünüyorum. Artık sadece bir seçim kazanma gayesi yoktur; Türkiye’yi bir Ortadoğu ülkesine çevirmek isteyenlerin hayalleri vardır.

Çeyrek asra yakın bir zaman geçti. 23 yılda herkes kaybetti, tek parti hegemonyası kuruldu ve bir tek Erdoğan iktidarı kazandı.

Artık Türkiye kazanmalı.