Böyle bir kötücül yönetimin idaresinde kalmak için nerede ne büyük hatalarımız oldu demekten alıkoyamıyorum kendimi. Berbat bir ruh hali… Bir uğursuzluktur, almış başını gidiyor. Bir umutsuzluk ki, dibi görünmüyor. Bir karamsarlık ki ne zaman biteceği belli değil. Geleceksizlik, kendini kurban görme vs… Kurban demişken… Kadının saçıyla, ojesiyle, kahkahasıyla, ürettikleriyle birey olma hali, var oluşu yine kirli siyasi pazarlıkların kurbanı mı olacak yoksa? Siyasetin yüksek mevkilerinde (!) kadınlara kurulan alçak pusuların sonu gelmeyecek mi hiç?

Bu ülke, cinsiyet eşitliğini, kadının da tıpkı bir erkek gibi insan olduğunu öğrenemeyecek mi hiç?

Cumhuriyet ilan edildiğinde kabul edilen ilk yasal düzenlemelerden biri cariyelik ve kölelik sisteminin kaldırılmasıydı. Gelişmiş pek çok Avrupa ülkesinden önce kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildi; kadının sosyal hayatta, ekonomik sistem içinde görünürlülüğü artırıldı, eğitime erişme imkanları genişletildi. Kız çocukları yaygın bir okullaşma yaşadı.

Cumhuriyet, aslında eve hapsedilen ve varlığı erkeğin varlığına tabi kılınan kadınlar için bir devrimdi.

Ne var ki, 100 yıl geçti ve tam bir asır sonra, kadınların toplumsal statülerinde daha fazla ilerleme olması gerekirken geriye gidiş başladı. Demek ki, toplumlar hep ilerlemiyorlarmış, demek ki tarihin tekerleğinin geri geri gittiği de vaki imiş. Bunun pek çok örneği var. Sosyal medyada 1970'li yılların İran, Pakistan, Afganistan gibi ülkelere ait paylaşılan eski fotoğraflarda özgüvenli kadınların giyimi kuşamı, çalışma hayatı içindeki konumuna dair görüntüler günümüzde insanın yüreğini daraltacak türdendir ve 25-30 yılda kadının burkanın karanlığına gömülmesi inanılmazdır. Aynı fotoğraflar Türkiye için de geçerlidir. Saçları itinayla taralı, pilili etekleri, pırıl pırıl tayyörleri, tüylü şapkaları, topuklu ayakkabılarıyla cemiyet hayatına dahil olan kadınlar, uzak bir geçmişte kalmış gibi dururken bugün bizi kara kara düşündüren gelişmelerle karşı karşıya kalmak çok umut kırıcı.

Çünkü İslamcı çevreler, kadının varlığından rahatsızlar.

AKP'nin illüzyon sanatının tüm inceliklerini kullanarak bir yanılsama yarattığı ilk iktidar yıllarında liberallerin desteğini almak için savunuyor gözüktüğü AB perspektifi gereği, birtakım iyileştirmeler yapılmıştı. İstanbul sözleşmesinin imzalanması bunlardan biriydi. Gelin görün ki, aile birliğini bozduğu gerekçesiyle tarikat ve cemaatlerin hedef haline getirdiği bu sözleşme, Cumhurbaşkanı'nın tek imzasıyla kaldırıldı ve Türkiye bu sözleşmeden çekildi.

Şimdi tükenmiş, ülkenin cebelleştiği türlü sorunların üstesinden gelme noktasında artık hiçbir imkan ve kapasitesi kalmamış bir iktidar, denize düşmüşken umarsız biçimde tutunacak dal arıyor. Onlardan biri de Necmettin Erbakan'ın oğlu Fatih Erbakan tarafından kurulan Yeniden Refah Partisi. Bu partinin Genel Başkan Yardımcısı Doğan Aydal, katıldığı bir televizyon programında ittifak koşulları arasında 6284 sayılı yasanın kaldırılması talebinin AKP'ye iletildiğini, hiçbir problem bulunmadığını açıkladı. Yani bu yasanın ittifak gereği kaldırılacağını ilan etti. Sözü edilen yasa şiddet gören ya da bu yönde bir tehdit altında bulunan kadın, çocuk, aile bireyi ve tek taraflı ısrarlı takip mağdurlarının korunmasını ve alınacak önlemleri kapsıyor. Yani pazarlık, kadınların hayatları üzerinden yapılıyor ve şiddeti normalleştiren, cezasız bırakan bir talep gündeme gelebiliyor. Her ne kadar, Aile Bakanı Derya Yanık, AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin gibi isimler, Yeniden Refah Partili yöneticinin sözlerinin doğru olmadığını belirtse de konunun masaya gelmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Çünkü, AKP kadrolarının inandırıcılık gibi çok temel bir sorunları vardır ve kamuoyunda yükselen tepkiler nedeniyle, kadınlardan gelecek oyları tehlikeye düşürmemek adına durumun idare edilmeye çalışıldığı düşünülebilir.

Çünkü İstanbul sözleşmesinin kaldırılması süreci de benzer bir seyir izledi. İstanbul sözleşmesine AKP'li kadınlardan hatta Erdoğan'ın kızının derneğinden destek gelmiş ancak hemen sonra tarikat ve cemaatlerin baskısına boyun eğildiği unutulmadı. Dolayısıyla bu açıklamalar, zevahiri kurtarmaya dönüktür desek yeridir. Umarız ki, bu kirli ve ayıp pazarlık kadınlardan cevabını bulur.