Türk siyasetinde ne zaman sol veya sosyal demokratlar yükselişe geçse milliyetçisi, mukaddesatçısı, muhafazakarı, liberali bir olup önünü kesmeye çalışıyor.

Tarihte örnekleri çok.

İsmet İnönü’nün Türkiye’yi, çok partili yaşamla tanıştırmasından sonra kurulan sağ partilerin tamamı aynı taktiği izliyor. Adnan Menderes Başkanlığındaki Demokrat Parti ile başlayan bu çirkin gelenek ne yazık ki hala devam ediyor.

Menderes DP çatısı altında siyasal İslamcıları, milliyetçileri, liberalleri, hatta Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlarını bir araya getirmişti. O grup zamanla işi öyle azıttı ki, Atatürk heykelleri kırılmaya başlanmış, İnönü taşlanır hale gelmişti. 27 Mayıs ile birlikte DP kapatıldı. Siyaseti kişisel çıkarları ve Atatürk düşmanlığı üzerine kurdukları için partinin yöneticileri suçlu bulundu. Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan idam edildi! İdamları elbette onaylamıyorum. Ama DP’nin yöneticileri Cumhuriyet ve Atatürk’le kavgaya girişmişti.

Cepheler oluşturdular. Ülke ikiye ayrılmıştı.

Menderes ve Bayar ikilisi siyaseti kavga üzerine kurmuştu.

Ardından kurulan sağ siyasi partiler de aynı geleneği sürdürdü.

Ne yazık ki, demokrasi, özgürlük hukuk ve askeri vesayetin kaldırılması iddiasıyla iktidar olan AKP aynı çirkin politikayı yürütüyor.

23 yıllık AKP iktidarı döneminde yargı siyasallaştırdı.

Eğitim, ilkokuldan üniversiteye dinselleştirildi.

Ticaret ayrıcalıklı bir kesimin kontrolüne verildi.

Kamu ihaleleri -komisyon karşılığında- kamuoyunda “çete” olarak adlandırılan bir gruba verilir hale geldi.

Türkiye ekonomik ve sosyal açıdan ikiye bölündü.

Orta sınıf ortadan kaldırıldı.

Çok zenginlerle çok yoksulların yaşadığı bir ülke olduk,

İşte böyle bir dönemde 31 Mart seçimi ile başlayan CHP’nin iktidar yolculuğunu sonlandırabilmek için AKP Genel Başkanı Erdoğan ve ortağı Devlet Bahçeli akıl ve hukuk dışı her yöntemi deniyor.

Siyasallaşan yargı, Cumhurbaşkanlığında görevli ikinci sınıf bir siyasetçinin sosyal medya üzerinden yayınladığı mesajla seçilmiş belediye başkanlarını, gazetecileri, iş insanlarını, sanatçıları gözaltına alıp tutukluyor.

Genel Başkan olduktan sonra CHP’nin oy oranını yüzde 40’a çıkaran, toplumun geniş kesimlerinin sözcüsü olan Özgür Özel’in yerine, 13 yıllık Genel Başkanlığı eleştirilen Kemal Kılıçdaroğlu’nu oturtmak için Erdoğan bizzat uğraşıyor.

Niye?

CHP iktidar olursa bir tarikat ve çıkar koalisyonu olan AKP’ye akan rant borusunun vanaları kapatılacak.

Yolsuzluk dosyalarının kapağı açılacak.

İpi batılı istihbarat örgütlerinin elinde olan tarikatlara akıtılan milletin parası eğitime, yoksula, kalkınmaya aktarılacak.

İşte bu nedenle yanındaki “Sahibinin sesi” kalemlere CHP için “Mefluç” , yani eskimiş, diyor. CHP içindeki kavganın bitmeyeceğini söylüyor.

Kavgadan besleniyor. CHP içindeki eleştirilerin demokratik hak olduğunu bilmiyor; demokrasi kültürü yok.

Bu kavgalarla CHP’nin iktidar yürüyüşü durdurulamaz. Çünkü CHP’nin başında “mühürsüz oylara” onay veren, “sokağa çıkarsak, polisle kavga ederiz” diye korkan, milletvekili dokunulmazlığına “evet” diyen bir Genel Başkan yok!