İsrail ve ABD’nin saldırılarına maruz kalan İran’ın içinde bulunduğu durum, sadece küresel aktörlerin değil bölge ülkelerinin de paylaşım hayallerini tetiklemiş gözüküyor.
İsrail, İran’ı çökerterek kendine düşman gördüğü bir güçten kurtulmanın hesaplarını yapıyor ve İran’ın bertaraf edilmesi durumunda vaat edilmiş topraklardan Büyük İsrail çıkarmayı tahayyül ediyor.
Kürtler “Büyük Kürdistan”ın kurulması açısından tarihi bir fırsat yakalandığı inancında… Irak ve Suriye’de elde edilen nüfuzdan memnun bir şekilde şimdi

İran Kürt bölgesinde etkinlik sağlanabileceği hesap ediliyor ve Büyük Kürdistan’ın üç ayağının şekilleneceği düşünülüyor.
İsrail’in, ABD’nin, Kürtler’in hesabı var da Türk milliyetçilerinin yok mu? Onlar da emperyal hayallere kapılmış durumda.
Cem Gürdeniz ile birlikte Mavi Vatan fikriyatını ortaya atan Tümamiral Doç. Dr Cihat Yaycı başta olmak üzere ulusalcılar olarak da tanımlanabilecek bir çevre ve Türk milliyetçilerinin bir kısmı İran sınırları içerisinde yeralan Güney Azerbaycan’la ilgili kurdukları hayalleri dillendiriyorlar.
Bu çevrelere göre İran üçe bölünecek.

Cihat Yaycı, katıldığı programlarda İran’ın önce İsrail saldırıları ile zayıflatılacağını, sonradan içeriden ayaklanma ve karışıklık çıkartılarak çökertileceğini, Büyük Ortadoğu Projesi’nin Büyük İsrail Projesi olduğunu, Ortadoğu’ya yeni bir düzenin geleceğini belirtirken “İran parçalanırken Türkiye ne yapacak? Her kriz fırsatlar da yaratır. Türkiye, İran’daki 40-45 milyonluk nüfusa sahip çıkmalı, bölgedeki nüfuzunu artırmalı” diyor.
Yaycı, Türkiye’ye Güney Azerbaycan’ın entegre olması durumunda demografik yapısındaki bozulmanın durdurulacağı inancında. Yani, Suriye’deki cihatçı yapının iktidara getirilmesi sürecinde ayrıca Afganistan’da Taliban rejiminin kurulmasının ardından Türkiye’ye gelen Suriyeli ve Afganlı düzensiz göçmenlerin Güney Azerbaycan’ın dahil edilmesiyle Türk nüfusuyla dengelenebileceğini belirtmektedir. Yaycı, bunu hem ulusal güvenlik açısından stratejik gereklilik hem de demografik bozulmayı önleyecek fırsat olarak görmektedir.
Sadece Cihat Yaycı değil pek çok isim aynı minvalde görüşleri ifade etmektedir.

Siyasal İslamcılar, İslam ülkelerinden gelen nüfusa sonuna kadar kapıları açık tutmuşlar, Araplaştırma ve Sünnileştirme siyaseti gütmüşlerdi. Örneğin, Müfid Yüksel, “Bu ülkeyi biraz Araplaştıracağız. Büyük şehirlerde Arap mahalleleri kuracağız” diyordu. Şimdi Türk milliyetçileri, Müfid Yüksel’e nazire yaparak Güneydoğu bölgesini Türkleştireceklerini ifade ediyorlar. Kendilerini bu hayallere kaptıranlar çok. Onlar, bir sabah Türkiye’nin kendi yüzölçümü kadar büyümüş ülke olarak uyanabileceğinden hareketle kendilerinden geçiyorlar.

Gelin görün ki, Türkiye’yi yönetenlerin zihinlerinde var olan, pratiğini de Suriye sahasında tecrübe ettiğimiz Yeni Osmanlı hayalleri, büyük olasılıkla Azerbaycan için aynı arzu ve iştiyakla kurulamıyor. Mülteci akınından çekinmek önemli bir neden olabilir ancak bu kaygı teferruattan sayılır. Milyonlarca Suriyeliye, Afganlıya sınırlarını hesapsız kitapsız açan, “Suriyelileri gönderin” talepleri karşısında ısrarla Suriyelilerin istediği kadar Türkiye’de kalabileceklerini kararlılıkla savunan AKP, iş Şii nüfus sözkonusu olduğunda farklı bir refleksle hareket edecek ve Şii Güney Azerbaycan nüfusunu kabul etmeyecektir.

Tümamiral Cihat Yaycı, bozulan demografik yapıdan söz etse de iktidardakiler aksi kanaattedir; onlar da Şii nüfusun dahil olması durumunda Türkiye’nin demografik yapısının Sünniler aleyhine değişim gösterebileceğini düşüneceklerdir; dolayısıyla Şiileri istemeyeceklerdir. Nitekim, Suriye’den gelen Sünni Araplar için bütün kapılar açık tutulurken, Şii Türkmenler, AKP iktidarından aynı müşfikliği, şefkati, insaniyeti göremediler.
Sadece AKP hükümeti zamanında değil mübadele döneminde de Türk olmalarına rağmen Karamanlı Hıristiyan grupların gönderildiği, Gagavuz Türklerinin Türkiye’ye kabul edilmediği hatırlanacaktır. Nedeni, Osmanlıdan bu yana üst kimliğin inanç yani Sünnilik üzerinden tanımlanması, Sünnilikle Türklüğün özdeş kabul edilmesidir.