19 Mayıs Atatürk’ü Anma ve Gençlik Bayramı’nı geride bıraktık. Ulusal Kurtuluş mücadelesinin başlatılması sürecinde önemli bir tarih bu… Gençler böyle bir günde güldüler eğlendiler ama bayramı buruk kutladıkları konusunda hiçbirimizin kuşkusu yok.
Belki 19 Mayıs’ı gençlik sorunlarının derinlemesine ele alınacağı bir tarih olarak değerlendirmek gerekir ama başta siyasiler olmak üzere geleceği düşünmeye kimse niyetli görünmüyor. Oysa, önümüzdeki bir asrı bir nesli ilgilendiren sorundan bahsediyoruz. “Sorun” sözcüğü bile hafif kalır, bir kabus desek daha doğru bir teşhis olur.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) İşgücü İstatistikleri 2025 yılı I. Çeyrek: Ocak-Mart verilerini açıkladı. Gerçi, firmalar birbirini takip edercesine kapısına kilit vuruyor, konkordato ilan ediyor; dolayısıyla işten çıkarılanlar artıyor ama TÜİK işsizlik oranının gerilediğine dair verileriyle karşımıza çıkıyor. Daha geçenlerde yurtdışına ihracat yapan ünlü bir marka 2 bin kişiyi birden işten atmak durumunda kaldı. Tekstil firmaları hepten silindi; ulaştırma, inşaat, sanayi kısacası bütün sektörler kan ağlıyor, savunma sanayi hariç…
İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, “Sanayiciler olarak takatimizin kalmadığını herkes bilsin” derken, TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Sönmez de “Anadolu'da, yatırım eğiliminde keskin bir düşüş, istihdamda daralma ve tedarik zincirinde çözülme belirtilerini çok net görüyoruz” diyor.
Sanayicinin takatinin kalmadığı yerde gençlerin vay haline…
Gelelim TÜİK’e… TÜİK, hep işsizliğin gerilediğinin müjdesini veriyor. Son açıklamaya göre, işsizlik oranı gerilemiş ama geniş tanımlı işsizlik olarak da adlandırılan atıl işgücü oranı yüzde 28,5’e çıkmış. Asıl tehlike, ev genci olarak tanımlanan grupla ilgili.
15-24 yaş nüfus içinde ne eğitimde ne istihdamda (NEET) olan gençlerin oranı son 3 yılın ilk çeyrekleri içinde yükseliş gösteriyor. 2023 yılı ilk çeyreğinde NEET oranı toplamda yüzde 22,7, 2024’te yüzde 22 olurken, 2025’te yüzde 22,9’a yükseliyor. Bu oran erkeklerde yüzde 16,1, kadınlarda ise yüzde 30,2’ye çıkmış durumda. Bunun anlamı, eve kapanan kadınların sayısının giderek artması anlamına geliyor.
Ev genci oranı bakımdan Türkiye, Avrupa’da rekor kırıyor. Türkiye, yüzde 26,4 olan ev genci oranı ile Avrupa’da birinci sırada; ikinci sırada ise yüzde 19,4 ile Romanya var.
Türkiye’de ev genci oranının bu denli yüksek çıkmasının pek çok nedeni var. Gençlerin becerilerini geliştiren bir eğitim sisteminin olmayışı başta geliyor. Dağ başlarına üniversite konduruluyor ve seri üretimde diploma dağıtılıyor: Gelin görün ki, o diplomalar hiçbir işe yaramıyor. Madem ki liberal ekonomi uygulanıyor; bu durumda ekonominin yenilikçi ve rekabetçi yanını koruması gerekir; o da yok. Likayatsizlik, torpil, kayırmacılık had safhada. Üniversite öğrencilerinin bilgi ve becerisi, işgücü piyasasının gerçekliklerinden kopuk….
Oysa dünya büyük bir değişim ve dönüşümden geçiyor. Yakın bir gelecekte pek çok meslek tarihe karışacak ve yeni meslekler ortaya çıkacak; dolayısıyla yeni dönemin ihtiyaçlarına uygun bir neslin yetiştirilmesi gerekirken biz hiç oralı değiliz.
Bir nesil eve kapanıyor. Sorumlusu gençlerin bireysel eksiklikleri değil çarpık sistemin bizatihi kendisi.
Elinde diploması var ama işe yaramıyor. Özgüvenini kaybetmiş, mutsuz ve umutsuz durumda… Geleceği elinden alınmış, hayalleri çalınmış bir nesil…