Ankara’nın hemen her semtinde mantar gibi biten birbiriyle uyumsuz yapılar, yalnızca görsel açıdan değil ‘’mahalle futbolunu’’ maziye gömmesi açısından da eleştiri konusu oluyor.
Hafta sonu, evin balkonundan 8-10 yaşlarındaki iki çocuğun sokak ortasında plastik topun peşinden yılmadan usanmadan koştuklarını, gelip-geçen arabalar nedeniyle arada bir de kısa süreli mola vermek zorunda kaldıklarını görünce, baş döndürücü yapılaşmadan önce hemen her mahallede görülen boş arsalarda kıran kırana geçen mahalle maçlarını anımsadım.
Kimilerinin ev yapımı formasıyla, kimilerinin sınıf geçme hediyesi olarak alınan kramponuyla hava attığı, kimilerinin de altı delinmeye yüz tutmuş ayakkabılarıyla maç sonrası eve gittiğinde başına gelecekleri bile bile top peşinde koşturduğu günler geldi aklıma.
Hızla geçen bir aracın altında kalma ya da evlerden birinin camını kırma tehlikesi olmadan kan ter içinde yapılan bir koşturma.
Şimdilerde kupaların yerini ‘’gazozların’’ aldığı o kıran kırana maçlar mazide kaldı.
Artık halı saha modası var….
Var ama mahalle aralarındaki boş sahalarda ‘’gazozuna’’ oynanan iddialı maçların tadı pek yok.
Yine de amatör futbola destek yönündeki çalışmaları taktır etmek gerekir.
Örneğin Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin (ABB), kentin farklı bölgelerinde amatör futbolu destekleyen çalışmaları ilgiyle izleniyor.
Bu arada mahalle futbolunun ölmediği yolundaki iddialar da gündemden düşmüyor. Bu görüşte olanlar mahalle futbolunun hâlâ var olduğunu; ancak üst düzey profesyonel takımlar kadar görünür olmadığını savunuyor.
Sonuç olarak “mahalle futbolu öldü” demek ne ölçüde yanlış olur?.
Mantar gibi biten binalar, kimilerine göre mahalle futbolunun üzerine dikilmiş mezar taşlarıdır.
Mahalle futbolu öldü mü, ölmedi mi?
Bize göre, ölmediyse de can çekiştiğini kabul etmek gerekir