Meşhur Deli Dumrul hikayemiz var ya; köprüden geçenden 5 akçe, geçmeyenden 10 akçe alan şu bizim Deli Dumrul’umuz… Onun hikayesi bir delinin hikayesi gibi anlatılır ama aslında vurgu, adaletsizliğedir. İşte o hikayenin kahramanı şehirlerarası yollarda kurulan ve güya hız ihlallerini kontrol etmek amacını taşıyan radarın başına geçti.
Araç hareketliliğinin arttığı bayramda, gündemi de radar terörü oluşturdu. Zaten ekonomik sorunlardan adaletsizlikten dolayı burnundan soluyan halk, yeni radar sisteminden dolayı adeta çıldırdı. Çünkü, devlet vatandaşına kumpas kurmuştu.
Zevahire bakılırsa, vatandaşın can ve mal güvenliği düşünülüyor. Devletimiz o kadar düşünceli ki, gösterdiği incelik karşısında gözlerimizden yaşlar geliyor!!!! Ayrımcılık yapmayı da ihmal etmiyor. Çünkü iki adımda bir radar konulan güzergahları Türkiye haritası üzerinden incelediğinizde trafik akışkanlığının fazla olduğu şehirlerarası yollarda daha fazla radar yerleştirildiğini anlıyorsunuz.
Akdeniz, Ege kıyıları, Trakya, yani genel olarak Ankara’nın batısında kalan yollarda tam bir radar ağı kurulmuş. İnsan sormadan edemiyor, madem ki vatandaşın can ve mal güvenliği esas alınıyor, memleketin doğusunda yaşayanların canı, can değil mi?
Örneğin, Erzincan-Muş arasında ya da Doğu Karadeniz’de yolculuk yapan insanımızın canı kıymetsiz midir ki, oralarda radar ya hiç yoktur veya azdır. Yoksa, ülkenin bir yarısının zaten sefil bir hayat sürdüğü ön kabulünden hareketle orta ve üst gelir grubu yolunacak kaz gibi görülüp, fırsat bu fırsat denilerek trafikte onlardan para söğüşlenmek istenmektedir.
Uygulanan radar sisteminin, vatandaşın güvenliğinden ziyade açık bütçenin trafik cezalarıyla kapatılmaya çalışılmasından ibaret olduğunu anlıyoruz. Çünkü, saniyeler içerisinde 70 km hızdan neredeyse bir durak mesafesinde 50 km hıza, sonradan 30 km hıza düşülmesini isteyen İçişleri Bakanlığı’nın derdi, trafik güvenliği olamaz. Nitekim pek çok insan tarih, güzergah, saat vererek hız tabelalarındaki anlamsızlığı, bizatihi kurulan sistemin kendisinin kazalara davetiye çıkardığını canlı yayınla gösterdi. Tuzak öyle ustalık eseri ki, Ankara’dan İstanbul’a giderken herhangi bir radara yakalanmamanız mümkün değil. İlla ki bir noktada size para cezası kesilecek veya duble bir yolda daha yavaş giderek seyahat süresini uzatmak durumunda olacaksınız.
Nitekim, sosyal medya bayramda para cezası makbuzlarından geçilmez oldu. Radarlar, “Para sayma makinesi”, “bacasız sanayi” şeklinde tanımlandıysa pek haksız sayılmaz. Çünkü. İktisatçı İnan Mutlu, bayramın sadece ilk gününde 26,9 milyon lira trafik cezası kesildiğini belirtiyor ve “Radar cezaları bir tuzak mı yoksa yeni devlet gelir kapısı mı” diye soruyor.
Mutlu, “2021’de ceza gelirlerinin bütçedeki payı binde 4.9 iken 2024’te bu oran binde 5.1’e, 2025’in ilk dört ayında ise binde 6.4’e çıktı. 2023’te 21 milyar liralık hedefin yerine 43.5 milyar lira toplandı. 2024’te hedef yüzde 168 artırılarak 55 milyar lira yapıldı ve yılın ilk dört ayında 53.5 milyar liraya ulaşıldı” diyor.
AKP’li yöneticilerden Şamil Tayyar bile toplumda oluşan tepkiyi dillendirmek durumunda kaldı ve “Bu ülkede aklı başında herkes trafikte huzur ve güveni tesis edecek, can güvenliğini sağlayacak tedbirlerden yanadır. Duble yolda 100 metre arayla hız sınırı 70 km, 50 km ve 30 km’ye düşüyor, radarı 30 km hız eşiğine yerleştiriyorsanız, burada tedbir değil tuzak vardır. İtiraz, kurala değil kuralsızlığa ve kurnazlığaydı.” diye yazdı.
Önümüz yaz mevsimi. Tatilciler yollara düştü, gurbetçiler memleket hasretiyle bir an önce Türkiye’ye varmanın derdinde… Kazasız, belasız, cezasız olmanız dileğiyle…
Düzeltme: “Tokat’ta yetişmeyen domates açlığındır” başlıklı yazımda, tamamıyla benden kaynaklanan nedenlerle Çalbaba ormanında türbe bulunduğunu ifade etmiştim. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Tokat Şubesi Başkanı Muharrem Erkan, gönderdiği mesajda, bölgede türbe bulunmadığını, dağın ve ormanın kutsal kabul edildiğini belirtti. Düzeltir, okuyucularımızdan özür dilerim.