Ankara'da havalar yine tatsız.

Moral bozucu…

Yanlış anlaşılmasın ''havalar''dan kasıt siyasi ortam değil.

O, zaten oldum olası tatsız.

Siyasi konulara girip, bozuk moralleri daha da bozuk hale getirmeyelim.

Bozukluk zaten sınırda.

Daha ne kadar bozulacaksa?

Ağız alışkanlığı işte...

Kasım'la birlikte ani bastıran soğuk havalar, şimdiden dert oldu…

İnsanlar ellerini yaz boyunca kapalı tutulan radyatör vanalarına uzatmaya bile korkuyor.

Sanki şehir cereyanı o vanalardan geçiyor.

Uzat elini, bir açmaya kalk hele, gör bak neler gelecek başına.

Çoğu ev geçindirenler biliyor olacakları da renk vermiyor.

Titremesini ev halkına belli etmemeye çalışarak, '' son baharın tadı da bir başka oluyor'' yollu mazeretler icat ediyor.

Pek inandırıcı olmasa da…

Hatta ''kar yağarsa hava yumuşar'' tarzında avutmalarla bir çeşit ''ısıtıcı'' görevi üstleniyor.

Şimdilik kalın giysilerle, akşam olunca da yorgan ve battaniyelerle durumu idare etmeye, kısa süreli de olsa ilaç gibi gelecek sürpriz sıcak hava dalgalarının yolunu gözlemeye çalışalım.

Çoğu aileler doğanın insafına kalmış durumda…

Yakınmalar, sızlanmalar yanıt bulmayınca, çözüm yolunda yapacak başka bir şey de kalmıyor doğrusu.

Faturalardaki artışlar insafsız noktalara ulaşınca, durumlar da böyle oluyor.

Çaresizliğin ulaştığı noktanın göstergesi ise bacalar…

Dumansız bacalar…

Hadi yine karalar bağlamayalım…

Kötüden iyi,mutsuzluktan, mutluluk çıkarmaya çalışalım…

Örneğin,''soğuk ama olsun'' diyelim…

''Üşüyoruz'' hatta ''donuyoruz ama'…' diye devam edelim…

Tuhaf tuhaf bakarken çevredekiler, sözün sonunu şöyle getirelim:

''En azından temiz hava soluyoruz''

İyi niyete soğuk mu dayanır?