Telefondaki ses kadim dosta aitti.
Yeni yılın ilk haftasında ikinci arayışı idi.
Hem de erken saatlerde…
Konuşunca anladım durumu…
İlkinde kutlamak, ikincisinde derdini dökmek için aramıştı.
''Hayrola'' demeye fırsat bulamadan başladı anlatmaya:
''Düşler aleminde kuş misali mutlu-mesut kanat çırpıyordum ki kapı zilinin çalmasıyla bu güzel yolculuk da sona erdi.
''Noel Baba'dan gecikmiş bir yılbaşı hediyesi mi'' umuduyla kapıyı açınca mutlu beklentim hüsrana dönüştü.
Zili çalan sayaç görevlisi, göz göze gelmemeye özen göstererek elindeki üzeri rakamlarla dolu kağıdı ''kusura bakma'' edasıyla uzatınca durumun vahametini anladım.
Yeni yılın ilk doğal gaz faturasıydı.
Bir süre görmek istemezmişçesine avuçlarımın içinde tuttum.
Geleceğe dair solgun umutları daha başlangıçta karartmak istememiştim.
Salona geçip, cesaretimi topladım.
Toplamaz olaydım.
Beklentimin çok üstündeki rakam, yeni yıla dair umutlarımın üstüne karabasan gibi çöktü.
Yeni yılı bıraktım kışı nasıl çıkaracağız düşüncesine kapıldım.''
O konuştukça benim içim daraldı…
''Sıkma canını'' diyerek vedalaşırken, bu kez de ben kendimi dertler aleminde buldum.
Yaşam yükünün altında kıvranan milyonlarca insanı düşündüm.
Ücretlere yapılan devede kulak misali zamlar, daha cüzdanlara girmeden erimeye başladı.
Yalnız doğal gaz, elektrik faturası olsa neyse….
Giyim, kuşam, gıda, kira, sağlık harcamalarındaki artışlar karşısında aylıklara yapılan zam, okyanusta bir damladan öte anlam taşımıyor.
Kadim dostun yaptığına bakın.
Tam da ''her şey iyi olacak'' diye düşünmeye başlamışken yarım bıraktı hevesimizi.
O konuştu, rahatladı kapatırken ahizeyi…
Kara kara düşünmek yine bizim payımıza düştü.