Her felaketin ardından söz söylemek gerekir gerekmesine ama yazdığın yazının, söylediğin sözün hiçbir değerinin olmadığını bilmeden yazmak, neredeyse aynı içerikteki yazıyı sadece yer ve insan isimlerini değiştirerek yazmak kadar daha kahredici bir durum yoktur.
Sonucun değişmeyeceğini, ihmallerin, hataların aynı şekilde devam edeceğini, sorumluların cezasız kalacağını bilmek, yüreğine taş basarak, gözyaşlarını içine akıtarak sıranın kim bilir kime geleceğini düşünmek… Bir ölüm ülkesinde yaşadığını bilmenin çaresizliği içinde kalmak…
Soma, Ermenek, İliç, Amasra, Şirvan maden kazaları, Hendek, Afyonkarahisar, Balıkesir mühimmat patlamaları, Pamukova, Ankara, Çorlu tren kazaları, sahte içki ölümleri, Beşiktaş gece kulübü yangını, Torunlar inşaat iş cinayetleri… 10’ar 10’ar, 50’şer 50’şer, 100’er 100’er kaybettiğimiz insanlarımız… Ya depremlerde, sellerde hayatlarını kaybedenler…
Hepsinde aynı yüzsüzlük, utanmazlık, boş vermişlik, kadercilik… Hepsinde cezasızlık, sorumsuzluk…
Bolu Grand Kartal Oteli yanmış; 79 kişi can vermiş, hem turizm şirketi sahibi hem turizm bakanı olan şahıs azıcık kendini, bakanlığını, sistemi sorgulayacağına sorumluluğundan kurtulmak için belediyeyi suçlamaya girişmiş… Otel, belediyenin yetki sınırları içinde olmadığı, turistik işletmelerin ruhsatlandırılmasına ilişkin süreçler Turizm Bakanlığı’nın sorumluluğunda bulunduğu halde, acıyı istismar ederek oy avcılığı yapmakta bir beis görmüyor.
Trol ordusu, yandaş medya sahte belgelerle, iftiralarla algı operasyonlarını tedavüle sokuyor. İnsan, biraz yaşanan acının farkında olur; böyle bir anda devlet yönetmenin ciddiyetiyle hareket eder; biraz insaflı ve vicdanlı davranır; biraz kendini teraziye koyar ama bu zevatta ne arar?
Cenazeler kaldırılırken bile rezil bir şekilde işin içinden çıkma telaşı, aklımızla dalga geçme ve sorumluluktan kurtulma çabası içindeler.
Bir gecelik konaklama ücreti 35-40 bin lira olan bir otelin işletmecileri, sıra alınması gereken tedbirlere gelince masraftan kaçınıyor. Çünkü, insan hayatının bu memlekette ucuz olduğunu en iyi türedi zenginler biliyor.
Ölümden bile daha ağır geliyor insana bu utanmazlık…
Bir avuç türedi zenginin, gözlerini bir türlü doyuramadığımız küstah sermayedarın, toplumun kanını bir sülük gibi emen açgözlü ve açıkgözlü zenginlerin finanse ettiği siyasetçilerin, liyakatsiz bürokrasinin, açlık, sefalet, yoksulluk ve adaletsizliği meşrulaştıran din bezirganlarının, hesap sormayan yargının, susmuş medyanın ve bütün bunları “kader” deyip sineye çeken toplumun, bu boş vermişlik ikliminin, “bir şey olmaz” anlayışının pençesine düşmüş 85 milyon kurban var. Toplumca harakiri halindeyiz.
Hepimiz bu çarkın bir dişlisiyiz; dolayısıyla masum değiliz. Bugünümüz yok, yarınımız belirsiz.
Dün, Soma, Pamukova, İliç vs yaşanmıştı. Bugün Kartalkaya otelinde 79 canımız yandı. Aileler yok oldu. Bir aileden 2 kişi, 4 kişi, 14 kişi hayatını kaybetti. Yakınlarını kaybedenlere sabır ve metanet dilemekten başka elimizden bir şey gelmiyor ama yarınlar için sabretmenin de ötesine geçen bir şeyler yapmalıyız.
Mesele, bu korkunç felaketten ders çıkarıp çıkarmayacağımızdır. Bugüne kadar bir süre ağlayıp yas tuttuk, sonra her şeyi unuttuk. Artık böyle olmamalı.
Bir söz var. “Ders, sen öğrenene kadar devam eder”
Bu kadar ders yetmez mi?