Bugün 29 Şubat! Günler geçip gidiyor. Geçip giden günler mi yalnızca? Hani şair diyor ya: “Giden gün ömürdendir” aynen öyle ömürler de gidiyor. Geriye dönüp baktığımızda: Neleri bırakmışız ardımızda?

***

Ne yazsam? Yazsam, destan olur. Ama uzun yazılar da, şiirler de okunmuyor nedense. Ya da beğen diyerek bir tıkla geçiştiriliyor. Mesela sabah haberlerinde bir haber yakalıyorum daha yazı bitmeden gündem değişiveriyor. Sarsılıyorum.

***

Siyasi konular başat; can alıcı, can sıkıcı, hatta bunaltan bir boyutta. Düzen bozuldu, sanayide çarklar çalışmıyor. Meclis’te torbalarla boğuşan bir Millet İttifakı yetişemiyor iktidara…

***

Millet İttifakı iktidarın, yandaş medyanın, baskı ve tehditleriyle yıldırılmaya çalışılıyor. ‘Yetmez ama’lara mahkum oluyoruz… 80 yıllık Cumhuriyet’imiz eski Türkiye olarak nitelendirilip“yeni Türkiye” olarak lanse ediliyor. Bir milletvekili kürsüden 23 Nisan için fütursuzca “83 yıllık karanlık” diyerek konuşabiliyor.

***

‘İnsan özünde sosyaldir bu yüzden topluluk halinde yaşar’ dedik. Mesele toplumsal yapının türüdür, onu belirleyen de politik bilinçtir. Politik bilinç zorla ya da rızayla kurulmaz akılla, bilgiyle, arzuyla oluşur. Şer-i hükümlerin baskısıyla saf tutanların yaşadıkları ülkeler yarı açık cezaevinden farksızdır. Velhasıl toplumsal yapıdan beklenen, insanın maddi ihtiyaçlarını karşılaması, zihinsel ihtiyaçları için de yeni ‘seçenekler’ sunmasıdır. Bu bağlamda insanın ve ekolojik değerlerin merkeze konulduğu bir toplumsal yapı sayısız olanaklara sahiptir. Böyle bakıldığında politik bilinç; yanlış yapıyı birlikte yıkmak ve doğrusunu birlikte kurmak kadar, ‘birlikte ilerlemeyi’ de gerektirir.

***

Bugün içinde yaşadığımız debelenmeye ne diyelim. Mesela reklamlardaki gibi: “Yerli ve milli” etiketiyle israf düzenine dönüşüverdik. ‘‘Yok, aslında birbirimizden farkımız, ama biz Osmanlı Bankasıyız” gibi olmayan bankanın reklamı yerine ülkem yabancı bankalarla dolduruldu.

Dahası her şeyimiz yabancı marka ve yabancı tabelalara boğuldu. Türkçemiz yabancı dillerin muhasarasında. Bütün yatırımlar-ihaleler 5-6 firmaya dağıtılıyor. “Ak akçe kara gün içindir” denirdi. Şimdilerde kara para aklamaları; yoksulluk, işsizlik, enflasyon ve tarikatlarla boğuşuyoruz.

***

Yetti gari, n’olacak ülkemin-halkımın hal-i pür melali? Bakanlıklarda yolsuzluk haberleri, eğitimde çağdışı uygulamalarla yine bir seçime gidiyoruz. Bir umut ışığı var: o da SANDIK! Sandık, sandık, biz bu sandıklardan USANDIK…

Olay şu: “Mevlam neylerse güzel eyler” dediler. Oy deposu haline getirmek için köyden kente, kentlerden büyük şehre göçü özendirenlerin ‘‘seçim sath-ı maili’’nde yaptıkları konuşmalarını bu halk hak ediyor mu? Etmese de, kaderim deyip sineye çekiyor. Aş evleri, iftar çadırlarıyla, Türkiye bir seçime daha gidiyor. Peki ya geçim? Sen önce oyları ver, durumu bir görelim diyorlar.