Sokak röportajı yapan muhabir yanından geçen ak saçlı adama elindeki mikrofonu uzatarak soruyor:

‘’Hayatından memnun musun?’’

‘’Değilim’’ yanıtının ardından ikinci soru geliyor:

‘’Neden. Sizi mutsuz eden nedir?’’

‘’Hayat pahalılığı diyor’’ adam…

‘’Açız’’ diye devam ediyor inlercesine.

‘’Kuru ekmeğe muhtaç hale geldik’’ diye de ekliyor ağlamaklı bir ifadeyle…

‘’Yarın genel seçim olsa kime oy verirdin’’ sorusu geliyor bu kez.

Anında yanıtlıyor:

‘’Tabii ki yine AKP’ye’’

Durum budur.

 Röportaj yapan şaşkın, bir başkasına uzatmak için mikrofonu, uzaklaşıyor yaşlı adamın yanından.

İnsanlar yaşamları boyunca iyiyi, güzeli bulmak için seçim yapmak zorunda…

Tahsil hayatında, alış-verişte, arkadaş, eş, meslek seçiminde…

Seçimler her zaman doğru ve isabetli olmayabiliyor…

İnsanoğlu bu…

Yanılmak da var hesapta.

Bazı yanılgıların faturası ise ağır oluyor.

İşte, sorun da bu noktada gösteriyor kendini…

Yanılgıda ısrar etmek…

Hem de benzeri nadir görülen bir tavırla;

Kürsüde alkışlayıp,

Sofrada demediğini bırakmamacasına…

Anlamak mümkün değil…

Yakınan sen,

Feryat eden sen,

Sızlayan sen,

‘’Ne olacak halimiz’’ diye söylenip duran sen…

Sonra da, sandık başında seni bu hale düşürenlere oy veren sen.

Vah ki ne vah…

Ne yaman çelişki…

Ağlayan sen…

Söylenip duran sen…

Sen yok musun sen…