Parlamenter sistemde iken alınan kararların uzun süreye varan seçimler oluşturduğu, bunun da ülkeye siyasi ve ekonomik zarar verdiğini gerekçe gösteren iktidar, daha hızlı kararlar alınacağı gerekçesiyle hayata geçirdiği Cumhurbaşkanlığı Hükümet Modeli ile ne siyasette ne de ekonomide bir türlü işleri rayına oturtamadı.

Özellikle 2018 sonrası ekonominin başına ‘ekonomiden anlamayanların’ getirilmesi ve onların aldığı kararlar sonrası ülke ekonomisi bir türlü toparlanamıyor. Yaşanan bu girdaptan kurtulmak yerine ‘işin kolayına kaçmak’ ya da sorunları ‘halının altına gizlemek’ ise neredeyse izlenen strateji halini aldı.

Mesela Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) marifeti ile ekonominin rayında gittiğine ilişkin verilere sarılmak işin kolayına kaçmada izlenen önemli bir yöntem oldu. TÜİK Nisan ayı işsizlik verilerini açıkladı. Buna göre, 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı 2025 yılı Nisan ayında bir önceki aya göre 203 bin kişi artarak 3 milyon 63 bin kişi oldu. Genç nüfusta işsizlik oranı da bir önceki aya göre 0,4 puan artarak yüzde 15,7'ye yükseldi.

Bu verilerle ekonomi yönetimi de aldığı kararlarının ve yaptığı çalışmaların istihdam oluşturmada ve işsizliği düşürmede ne kadar başarılı olduğuna inanıyor.

Ancak bu veriler gerçeği ne kadar yansıtıyor?

Çaprazlama yapılan istatistiki verilerde toplam işsiz sayısının 9 milyonu aştığı ve 13 milyona yaklaştığı hesaplanıyor. Yani TÜİK verilerine göre 32 milyonu bulan toplam çalışan sayısının neredeyse üçte biri işsiz halde.

Sorunları halı altına gizliyoruz dedik ya; mesela TÜİK işsizliği açıklarken, ‘dar tanımlı’ diye bir ayırım yapıyor. Ancak ‘dar tanımlı işsizlik verilerinde’ eksik ve eklenmeyen kesimler olduğu o kadar net görülüyor ki…

TÜİK’in izlediği bu yöntem yüzünden birçok kişi aslında içine düştüğü umutsuzluk nedeniyle iş aramayı bıraktığı halde ‘dar tanımlı işsizlik’ kavram nedeniyle "işsiz" olarak kabul edilmiyor. Bu kategorik durum sayesinde işsizlik oranı olduğundan daha düşük gösteriliyor. Düşünsenize; çalışmaya hazır, fakat iş aramaktan vazgeçmiş milyonlarca kişi resmi olarak işsiz sayılmıyor.

Yine ‘dar’ tanım verisine yarı zamanlı ya da geçici işlerde çalışan ancak tam zamanlı iş isteyen kişilerin dahil edilmemesi ile de işsizlik verileri düşük gösteriliyor. Böylece bu bireylerin aslında işsizlik sorunun bir parçası olduğu gizleniyor.

O nedenle de istatistiki değerlendirme yapılırken, geniş tanımlı işsizlik verilerine bakılması gerekir. O zaman daha sağlıklı sonuçların ortaya çıkarılması sağlanır. Çünkü Türkiye gibi genç nüfusu yüksek, istihdam yapısı esnek olan ülkelerde, sadece dar tanımlı işsizlik oranlarına bakmak yanıltıcı ve sorunu halı altına gizlemektir.

‘Geniş tanımlı işsizlik’ çalışabilecek ama çeşitli nedenlerle çalışmayan veya eksik çalışan bireyleri de hesaba kattığı için ekonomik sıkıntıların daha net görülmesini sağlıyor. Bu nedenle işsizlik rakamlarını değerlendirirken hem dar tanımlı hem de geniş tanımlı verileri birlikte incelemek, ekonominin gerçek dinamiklerini anlamak için çok daha doğru bir yaklaşımı ortaya koyuyor.

Açıkçası daha ne kadar sorunlarımızı işin kolayına kaçarak ya da halı altına gizleyerek çözeceğimizi sanacağız?