Türkiye'de siyaset kurumunun en çetrefil özelliklerinden biri gerçeklik zemininden kopuk bir şekilde işlemesidir. Suni gündemler, sanal krizler, irrasyonel tartışmalar siyaset üzerinde hep etkili olagelmiştir. Birincisi gerçek gündem maddelerini görmeyerek değerlendirme dışı tutmak; ikincisi de sanal gündem maddeleri üreterek gündemi saptırmaya çalışmak. Yani çarpıklık iki yönlü işliyor. Türkiye gerçek gündem maddelerine dönemediği sürece doğru yolda ilerleyemez.

Medya, kitlesel iletişime olanak sağlayan tüm araçları ifade eden genel bir kavram. Bugün ise medya toplumsal etkileri tartışmada öne çıkarken; aslında gündemi belirleme ve saptırma rolüne de odaklanmış durumda. Medyanın, kamusal tartışma olanaklarının genişlemesinde belirgin bir rol oynadığını öne süren araştırmalar göstermiştir ki medyanın gündem belirlemesi, kamu gündemini etkiler bu da politik gündemin oluşturulması demektir.

Sağlıklı kamuoyu oluşması için, özgür iletişim ortamına bağlı olarak bireylerin doğru haber almaları gerekir. Alınan bilgilerin duygulardan ve çıkar sağlama umudundan uzak, sağlam kaynaklara dayalı, akılla değerlendirilmiş olması da gerekir.

Toplumsal meselelerde kamuoyuna en önemli meselelerin neler olduğu sorulduğunda, genellikle dört ya da beş konu başlığı ifade edilmektedir. Buna gündemin taşıma kapasitesi denir.

Gazetenin birinci sayfasına girebilecek haber sayısı da kısıtlıdır. Ana haber bülteninde de bir günde yaşanan tüm haberleri göremezsiniz. Bu kısıtlı ortamdaki köşe kapmaca yarışına siyasiler de önemli oranda etkide bulunur. Çünkü bir siyaset adamının gündeminde de genel olarak bir ya da iki konu bulunur. Sürekli bunları vurgular. Bu konuların gündeme gelmesi için uğraş verir. Peki neden? Siyaset adamları, toplumun en önemli meseleleri ile ilgilenmesi beklenen kişilerdir de ondan.

Siyaset adamı her gün anket yapıp kamuoyunda acaba bugün en önemli sorun nedir nabız yoklaması yapmaz, yapamaz. Bunu da bize sağlayan medyadır. Medya hem kamuoyuna hem de siyaset adamlarına hangi konuların önemli olduğunu söyler. O yüzden siyaset adamları da sabah ilk uyandıklarında gazeteye bakarlar. Akşam olunca televizyon haberlerine dikkat kesilirler. Hem kendi savundukları konuları değerlendirir hem de gündemdeki algının nasıl yönetildiğini incelerler.

Televizyonunu açan, haber kanallarını dolaşan, gazete sayfalarını çevirenler emekli, işçi, memur, esnaf ve çiftçi kendi sorunlarının her gün dile geldiği halkın her gün sıkıntısını çektiği, gündelik yaşamı adeta zindana dönüştüren hayat pahalılığı ve geçim sıkıntısına ivedi çözüm bekliyor. Oysa biz hızla değişen gündemler içinde iktidarın kontrolündeki bir medyanın ısıttıkça ısıttığı konuları tartışır ve konuşur olduk. Hayata dokunan gerçek sorunlarımızı öteleye öteleye ve koştura koştura bir hayat yaşıyoruz. Işık hızıyla değişen bir gündemin peşinden koşuyoruz. İyi de nereye koşuyoruz?