Bayramlar, sıradanlaşan günlerimizi renklendiren, gündelik yaşamın sıkıntılarını unutturan; insanları hoşgörü ve sevecenlikle birbirine yakınlaştıran ayrıcalıklı günlerdir. Özellikle 12 Eylül sonrasında bu özel ve güzel günler ne yazık ki kavga, şer ve hır gür ortamında kutlanır oldu. Bayramlar toplumda sevgi ve saygıyı geliştiren, dostlukları pekiştiren gelenek ve görenekleri yaşattığımız sayılı günlerdir. Nicedir, bu hasletleri unutup bayramları da sıradan günlere çevirdiğimizi kim yadsıyabilir?

Bayramlar yaşamımızın özel günlerdir. Ne ki, o güzelim günleri sıradanlaştırdığımızın ayırdına varamıyor; bunun tedirginliğini bile duymuyoruz. Coşkulu ve arzulu konulu komşulu ziyaretleriyle mutlu bayram günlerini çok gerilerde bıraktık. O güzelim yıllara özlem duyuyorum. Hayatın bir bayram olmadığı kesin. Ama her günümüzü, bayram günlerinin coşkusuyla, sevinciyle yaşayabilir; pekâlâ mutlu olabiliriz. Bu bizim elimizde. Yeter ki, sevmesini, paylaşmasını ve dayanışmayı bilelim. Başkalarının mutluluğunu kıskanmaz, kendimiz gibi yaşamayı öğrenir ve benimsersek, küçük şeylerle yetinmeyi ve mutlu olmayı başarırsak asıl bayramın bu olduğunu o zaman anlarız.

Hemen hemen hepimiz bayram öncesi birtakım beklentiler içinde oluruz. Bayramın adı Kurban olunca; büyükler tedirginlik yaşar, küçüklere “aman, kanlı ve kazalı bayram geliyor. Sakın yerinizden kımıldamayın” tembihinde bulunurdu. İnsanın komşusuna, dostuna bir hacet ricası için gittiğinde de “Hele şu bayram bir geçsin” yollu bir geçiştirmeyi de âdet edinmiştik… Post kavgası, iktidarda kalmanın, ya da iktidara giden yolu açmanın ve yandaş toplamanın akçalı savaşımı oldu. İnananlar da inanmayalar da hatta dinimizden olmayanlar bile üzgündür bu durumdan. Bir hoşgörüsüzlük, acımasızlık, sevgisizlik, saygısızlık egemen oldu toplumumuza. Bayramları zehir ediyoruz birbirimize.

Bayramlarda yaşanan acılar da unutulmuyor. Her bayramda acılar tazeleniyor, o acıyla kavruluyor insanlar. Eller bayram ederken yüreği yanan, içi kan ağlayanlar bunlar... Bayramı da acıyı da en iyi anlayanlar onlar. Bayramlara özgü gelenek ve görenekleri özlüyorum. Eskiye bağlılık değil bu; onları çağcıl kılamaz mıydık, diye düşünüyorum. Pek çok ananeyi yok ettik. Bayramlar, bu yüzden hüzün veriyor bana.

Bayrama gitmiyor insanlar artık, tatile çıkıyorlar. Yılın ara tatillerine dönüşen bayramlarda da bayramlaşmak yok, paylaşmak yok, dayanışma yok. Varsa yoksa bencillik, bireysellik ve ‘banane’cilik... Evet, insanlarımız toplumsalı yeğlemiyor şimdilerde, kendini düşünüyor. Gelecek endişesi de yok, çünkü günlük yaşıyor.

Yine de bayramın tüm güzelliklerini yaşadığımız; tasasız ve kavgasız, birbirimizle içtenlikle kucaklaştığımız; dargınları ve küskünleri barıştırdığımız güzel günler olarak geçmesini yürekten diliyorum. Yalnızca bayram eden değil, bayram ettiren de olmak dileğiyle, en içtenlikli sevgi ve saygılarımı sunuyorum.