Son haftalarda dışarıda ve içeride oluşan bazı siyasi ve ekonomik gelişmelere ilişkin haberlerin piyasalar üzerinde etkisi konusunda okurlardan gelen sorular oluyor.
Öncelikle küresel ekonomideki en önemli gelişmelerin başında ABD-Çin’in geçici dönem gümrükleri indirme anlaşması oldu. Hatırlanacağı üzere anlaşmanın açıklandığı gün, finansal piyasalar son dönemde yaşanan dar boğazdan biraz da olsa kurtulma ümidine girmiş, ardından gelen haftanın ilk günü alıcılı geçmişti. Tabi iki süper gücün anlaşması öncelikle emtia piyasaları üzerinden küresel piyasalarda da bir coşkuya yol açmıştı. Bu durum Uzakdoğu’dan Avrupa ve ABD’ye, tüm borsalarda küresel bir artışın oluşmasını sağlamıştı.
ABD ile Çin arasındaki gerilimin azalması ise güvenli liman olarak görülen altına olan talebi düşürmüştü. Altın konusunda bir bilgi: ABD 10 yıllık tahvillerin bedeli altın fiyatlarına göre belirlendiği için ABD özellikle 10 yıllık tahviller kapsamında borçlanması artacağı için altında yükseliş olmasını istemez.
İçerideki gelişmeleri özetleyecek bir adım; TCMB Başkan Yardımcısı Cevdet Akçay’ın Londra’daki EBRD’nin yıllık toplantısında yaptığı konuşmada kendini gösterdi. Akçay, “Dezenflasyon sürecinin maliyetsiz olacağını düşünmeyin; düşük olabilir, yüksek olabilir, tam olarak bilmiyoruz. Rezervlerimizi yeniden yavaş ve emin bir şekilde kazanıyoruz. Ekonomik aktörler sert daralmadan ne kadar çok korkarsa, fiyat belirleyicilerinin fiyatlama davranışında o kadar büyük değişiklikler olur ve korktukları senaryo olan sert daralma gerçekleşme olasılığı da o kadar azalır. İlk kez, kelimenin gerçek anlamıyla gerçek bir dezenflasyon ile karşı karşıya olduğumuza inanıyorum. Sıkı para politikası devam edecek. Biraz daha uzun sıkı kalmak zorunda kalacağız” şeklinde özetlenebilecek bir değerlendirme yaptı.
İçeride ilave olarak PKK’nin fesih duyurusu ve döviz tarafında spekülatif talebin rahatlaması ile TCMB’nin rezerv biriktirmeye başlaması gibi unsurlar da piyasalarda göreceli olsa da bir rahatlama getirdiğini söyleyebiliriz. Ancak ülke risk primi olan CDS ancak 17,83 puan gerileyerek 309,92’ye,16 Mayıs tarihi itibariyle 291,19’a geriledi. Yine TL tahvil piyasası da diğer varlıklar kadar yükselmedi.
Öte yandan Merkez Bankası’nın yeniden rezerv biriktirmeye başlaması da döviz talebinin yatıştığına işaret olarak yorumlanabilir. Turizm mevsiminin başlamasının da döviz girişini artıracağını düşünerek döviz kurlarında hareketlilikle ilgili olarak, yeniden siyasi operasyonlar oluşturacak adımlar gelmezse, yakın döneme kadar sert dalgalanma beklenmeyebilir.
3 aya kadar vadeli TL mevduatın bileşik faizi 9 Mayıs ile biten haftada yüzde 57,90’dan 58,30’a çıktı. Özel bankalarda mevduatın basit faizi yüzde 50 civarında sürüyor.
Öte yandan MB’nin yeni bir faiz indirim sürecine girinceye kadar politika faizi oranları görece yüksek kalmaya devam edecek gibi görünüyor. Bununla birlikte döviz talebinin rahatlaması ile birlikte TCMB’nin yüzde 49’lara yakın olan gecelik faiz oranının yüzde 46 olan politika faizine doğru bir miktar gerilemesinin olabileceğini belirtelim.