Koca bir yılı daha geride bıraktık.
Oysa iyiye, güzele, bolluk ve berekete kısacası mutluluğa dair ne umutlar beslemiş, ne hayaller kurmuştuk.
Ne var ki beklentiler gerçekleşmedi, hayaller birer balon gibi uçup gitti.
Aslına çok şey de istenmemişti.
Biraz huzur, biraz da insanca yaşama olanaklarına kavuşmuş olmak yeterliydi.
Ama olmadı…
Milyoner olma hayalleri de çoktan hazin bir düş olarak kalmıştı belleklerde.
Yorgun savaşçılar. abandone olmuş boksörler gibi güçlükle ayakta durduk son ana kadar.
Yıllardır umutlar gibi, yılgınlığın, bıkkınlığın üstüne birer şal örtüp, taze bir başlangıç şevki, ''neden olmasın'' umuduyla adım attık yeni yıla.
Yıllanmış beklentiler üst üste binip devasa boyutlara ulaşınca, küçük çaplı beklentilerin gerçekleşmesi bile en azından teselli oluyor.
Hayallerin sınırı da daralıyor.
Meteliğe kurşun atan kafaları dumanlı iki dostun muhabbeti gibi.
Ayakta durmakta zorlanan iki kadim dost, meyhane çıkışı kol kola girmişler yalpalaya yalpalaya ilerlerken, biri az ilerdeki 40 katlı gökdeleni göstererek, soruyor:
''Şu bina senin olsa ne yapardın?''
Beriki uzun uzun düşünüp, cevap veriyor:
''İki kat daha çıkardım''
Bir de milyoner olma hayalleri vardı…
O da tem tersi, hayalde sınır tanımazdı.
Piyango bayilerinin önünde oluşan kuyruklarda uzun süre bekleşerek alınan biletler, hayal dünyasına uçuran Anka kuşları gibiydi.
Siyah-Beyaz'dan rengarenk bir dünyaya geçişin tapusuydu adeta…
Ta ki, çekiliş sonuçları açıklanıncaya kadar…
Sonrası malum.
Anka kuşunun sırtından zorunlu iniş ve iş başı yapmak için yollara düşüş.
Artık silkinme, masalsı düşlerden sıyrılma zamanı.
Farkındalık, aydınlığa ulaşmanın önemli bir adımı.
Umalım da yeni yıl bu adımların atılacağı bir yıl olsun.