Hâlâ şunun farkına varamadık: Her şey insanla başlıyor, her şey insanda bitiyor…Eğitimi siyaset yönlendiriyor, ekonomiyi siyasi çıkarlar belirliyor. Her iktidar kendi egemenliğini ;hükmünü yürütüyor… Her yıl eğitimin yazboz tahtasına dönüştürüldüğünü ve bir türlü eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanamadığını görmekteyiz.

Bir yandan pıtrak gibi üniversite açacaksın ;diğer yandan işsiz- diplomalı üniversiteliye iş alanı yaratamayacaksın.Bu ne yaman çelişkidir böyle? Üniversitelerde verilen eğitim kalitesi 10 yıl öncesi gibi bile değil.Eğitim kalitesinde gerilemenin en çarpıcı örneği; gözde üniversitelerimiz ODTÜ, İTÜ, Boğaziçi’nin, dünya genelinde yer alan üniversiteler sıralamasında yer değiştirdiğini gözler önüne seriyor. Örneğin O.D.T.Ü 2015 yılında dünya geneli üniversiteler içinde 85.sırada yer alırken; 2024 yılında 351-400 sıraya gerilemiş.Boğaziçi 2015 yılında sıralamada 139.sırada yer alırken;2024 yılında 601-800 sıraya gerilemiş.Keza İTÜ 2015 yılında 165.sıradayken 2024 yılında 501-600.sıralara gerilemiş.Yani ilk 100 içinde Türkiye’den bir üniversite artık yok.En çok eleştirilen ülkeler arasında yer alan Kore’nin ilk 100 içinde 3 üniversitesi,ilk 250 içinde 7 üniversitesi,ilk 500 içinde de 13 üniversitesinin yer alması geldiğimiz noktayı açıklar diye düşünüyorum.

Son günlerde Millî Eğitim Bakanlığınca kamuoyunun görüşüne sunulan; ‘ Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ kapsamında hazırlanan yeni müfredat taslağı gündemde.2023-2024 eğitim-öğretim yılına damga vuracak olan Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) aldığı kararlarla eğitim sistemi baştan sona yeniden şekillendiriliyor.Yine mi demekten alamıyorum kendimi…

Eğitim hepimizin en öncelikli ve ortak meselesidir. Müfredatın çağın gerektirdiği bilgi, beceri ve yetkinlikleri kazandırması kritik önemdedir. Çocuklarımıza ve gençlerimize Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına yakışır çağdaş bir eğitim sunulmalıdır. Yeni nesillerin ve ülkemizin geleceğinde belirleyici önemdeki müfredat çalışmasının hem yöntem hem içerik olarak bilimsel temelde, şeffaflık ve katılımcılık ile yürütülmesi esas olmalıdır.

Gerçek beka meselesi olan eğitimde müfredat değişikliği oldu bittiye getirilmemelidir. Müfredat çalışmasında yer almış kişi ve kurumlar, yapılan ihtiyaç analizleri, çalıştay sonuçları gibi bilgi ve belgelerin kamuoyuna açıklanması faydalı olacaktır. Farklı görüşlerden eğitim paydaşlarının müfredatın hazırlık sürecine dahil olması için bilimsel ve mutlaka daha fazla zamana yayılan bir geri bildirim süreci işletilmesi gereklidir. Bu süre zarfında ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ başlıklı müfredat değişikliğinin askıda kalmaya devam etmesi, eğitim paydaşlarının eleştiri ve önerileri ışığında yeniden ele alınması katılımcılığı ve uzlaşıyı artıracaktır.

2024-2025 eğitim yılından başlayarak, yeni müfredat; okul öncesi, ilkokul 1., ortaokul 5. ve lise 9. sınıflardan itibaren kademeli olarak uygulanmaya başlanacak deniyor. 20 bin öğretmen atanacağını söyleyen bakan Tekin’in açıklamasına göre en fazla sınıf öğretmenliği ataması yapılacak.Öğretmenlik için atamaya esas teşkil eden 87 alandan en fazla kontenjan ayrılan beş branş ise şöyle: Sınıf öğretmenliği 3 bin 263, özel eğitim 2 bin 499, Rehberlik 1.597,  din kültürü ve ahlak bilgisi 1.594, İngilizce 968.

Aynı zamanda aylardır bekletilen,ataması yapılmayan 68 bin öğretmenin mağduriyetini de belirtmek zorundayız. Öğretmenlerin atanamadığında  aldığı eğitime uygun olmayan, daha düşük statüdeki işlerde çalışmak zorunda kalması çok büyük bir sorun. Mülakat sürecinin şeffaf ve etik yürütülmediğini söyleyen çok sayıda öğretmen adayı şeffaf ve adil bir değerlendirme yapılmadığında da ısrarlı. Mülâkat mı;mülahazat mı?

Ayrıca diyelim ki atandı; maaş sorunundan, atamalardan, nakillerden mesai saatlerine kadar,eş durumlarından parçalanmış aileler yaratılması da önlenememektedir.Gazete köşelerinde bu yetersizlikleri anlatan köşeler ve yazarlar var.Öneriler dikkate bile alınmıyor.Ulusal ve evrensel eğitim yerine; çağın gereklerine uygun olmayan müfredatlarla eğitim amacından saptırılmaktadır.Milli Eğitim bütçemiz diyanet işlerinin bütçesinden daha az olduğu sürece biz bu sarmaldan asla çıkamayız.

Bilimi esas alan, farklılıklara duyarlı, çocukların ve gençlerin potansiyellerini özgürce gerçekleştirmesini ve dünya çapında üst düzey bilgi, beceri, yetkinliklere sahip olmasını sağlayan bir müfredat ülkemizin çağdaş uygarlık seviyesini aşma hedefine hizmet edecektir diyorum...