Kahve falının kuralı idi….

Fala baktıran, kahvesinden son yudumu aldıktan sonra elindeki fincanı, telve dökülmeyecek şekilde sağa sola sallar, sonra da çevik bir hareketle dip kısmı üste gelecek şekilde kahve tabağına kapatırdı.

İşin bir başka kuralı da bu işlem yapılırken fal baktıran kişinin, içinden ya da sesli bir biçimde o klişe sözcüğü söylemesiydi.

‘’Neyse halim, çıksın falım’’

Eşiyle geçimsizlik içinde olanlar mı istersiniz,

Oğlunun üniversiteye giriş sınavını kazanıp kazanamayacağını ya da kızlarına hayırlı bir kısmet çıkması beklentisinde olan ana-babalar mı istersiniz…

Ya da papatya falında umduğunu bulamayıp da  şansını kahve falında arayan aşıklar mı?

Yoksa zengin olma hayaliyle aldığı piyango biletine, çekiliş gününe daha bir hafta olmasına rağmen itina ile yerleştirdiği cılız cüzdanından günde en az 4-5 kere çıkarıp bakan hayalperestler mi?

Art arda gelen zamlar yüzünden kahve içmek de lüks tüketim kategorisine girdi ama doğrusu ondan vazgeçmek de zor.

Hele bir de tiryakisi iseniz…

Fal değil de o damakta yarattığı tarifsiz lezzet yok mu?

Dünyalara bedel.

Kısmet açar mı, açmaz mı?

Ufukta bolluk berekete dair işaretler veriyor mu bilemem ama günün stresini sonlandırdığı, yorgunluktan eser bırakmadığı tecrübeyle sabit…

Kahve kültürü yaşamın bir parçası…

Boşuna dememişler ‘’Bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı vardır’’ diye…

Yeri gelmişken, sözün kaynağına ilişkin bir rivayeti de aktaralım:’’

‘’Hikaye, Üsküdarlı bir kahve satıcısının, Rum gemi kaptanına kahve ikram etmesiyle başlar. Aradan 40 yıl geçer ve Üsküdarlı kahveci savaşta esir düşer. Kahveciyi tanıyan Rum kaptan kendisine 40 yıl önce kahve ikram eden adamı unutmaz ve ona yardım ederek esaretten kurtarır.’’

Son zamanlarda fal merakı oldukça artmışa benziyor…

Oğlanın tahsilinden, kızın kısmetinden çok, ‘’Ne olacak halimiz’’ merakı var herkeste…

Yetkililer, sanki maaş zammını unutmuş gibiler…

Tıs yok hiçbirinde…

Durumlar sıkıntılı

Oradan kıs, buradan kıs, al 100 gram hahve…

Bol köpüklü cinsinden…

Epey götürür…

Ne yorgunluk bırakır, ne stres…

Hele bir de ‘’Kardeş sana yüklü bir paket var’’ diyorsa gözlerinin içine baktığın…

‘’Hem de tez zamanda’’ diye devam ediyorsa ardından…

O bile yeter…

Devam et…