Depremi de enkaz altında hayatını kaybedenleri de geride kalanların meşakkatli yaşam mücadelelerini de unuttuk. Yıkımdan sonra yurtlara yerleştirilen, ancak kendilerine bir yaşam düzeni kuramayan, okullar açıldığı için de çıkmak durumunda kalanların haberleri bir sinek vızıltısı kadar bile yankı yaratmadı.
Düzen, o aşina olduğumuz çarpıklıklarını hiç değiştirmeden aynen devam etti ve ranta dayalı çarklar işlemeye başladı. Tarikat cemaat zihniyetince içselleştirilmiş, insanın iradesini, pozitif bilimleri, aklı reddeden tuhaf kadercilik anlayışı devam edip duruyor.
Müslüman toplumların sanırım bir öğrenme problemleri var. Soyutlama yoluyla, analizle, gözlem yaparak, ibret alarak öğrenmediği gibi başına gelen felaketlerden bile ders çıkarmıyor. Kızgın sobanın elini yaktığını bile bile dokunmaya devam ediyor.
İşte son örnek, Hatay havalimanıyla olan gelişmeler…
Bildiğiniz gibi Hatay havalimanı, uzmanların uyarılarına rağmen Amik Ovası’na inşa edilmişti. Amik Ovası, Türkiye’nin bereket havzası adeta… Elması, narı, turuncu, zeytini, pamuğu ne istersen o yetişiyor. Bataklık kurutularak elde edilen araziye havaalanı yapılması gündeme geldiğinde meslek odaları feryat figan içinde itiraz etti ama dinleyen kim? Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın itirazı bile işe yaramadı.
Bize inşaat lazımdı! İnşaat demek ihale demekti, ihale de para demekti. Planlama, zemin incelemesi, kuş güzergahı; bunlar nedir ki?
Kuşlara bir emir verdik mi; uçuş yollarını değiştirirler? Her şeye hükmediyoruz nasılsa…
Sonra;
2009 ve 2014 yıllarında havaalanı su içinde kaldı. Şubat depreminde ise zeminde oluşan çatlaklar nedeniyle ağır hasar gördü, uçaklar inemedi ve bu yüzden yardımlar yetişemediği gibi kurtarma ekipleri de deprem alanına ulaşamadı. Havaalanına onca geçen zamana rağmen hala düzenli uçuş yapılamıyor.
Bir iktidar, bütün bunlardan bir ders çıkarıp kendine çeki düzen vermez mi?
Hayır! Sanki hiçbir şey olmamış, deprem yaşanmamış gibi bildiğini okumaya devam ediyor.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, havalimanının aynı yere yeniden yapılacağını duyuruyor. Amik Gölü’ne yapılmasının tehlikeli olduğu görülmesine rağmen farklı bir alternatif olmadığını iddia eden Bakan Abdulkadir Uraloğlu, Yenişafak'a verdiği röportajda, “Hatay’a havalimanı projesi yaptık. Şimdi hızlıca ihalesini yapıp havaalanını yeniden yapacağız. Maalesef projeyi aynı yere yapacağız. Çünkü başka bir yer yok orada" diyor.
İnsan akıl çizgisinden uzaklaşmaya görsün; bütün yanlışlarına illa ki bir gerekçe bulur.
Tarifeli uçakların, depremin üzerinden 6 ay geçmesine rağmen hala havaalanına inemediğini belirten Belediye Başkanı Lütfü Savaş da, yerin değiştirilmesi, Altınöze veya İskenderun bölgesine yapılması gerektiğine dikkat çekiyor.
“Herşeyi ben bilirim” havasındaki iktidarın uyarıları dikkate alacağı konusunda zerre umut yok. Adım kadar eminim ki, şöyle düşünüyorlar:
“Bölge, büyük bir depremi atlattı; bizim iktidar zamanımızda artık aynı büyüklükte bir depremin olma olasılığı düşük, gayb alemi bilen de Allah’tır; kasa da para da yok. orasını burasını yamayalım, olsun bitsin”
Söyleyecek söz kalmıyor. İnsanın “beter olun” deyip susası geliyor.