Oksijen gazetesi muhabirlerinden Mine Şenocaklı’nın haberini okuyunca boğazım düğüm düğüm oldu. Sanki dünya yıkıldı da altında bir tek ben kalmışım gibi bir hissiyata kapıldım. Gözlerimden birkaç damla yaş geldi ve bu adaletsiz düzenin yaratıcılarına, savunucularına binlerce kez lanet okudum. Yüreğim sıkışınca, pencereye koşup avazım çıktığı kadar bağırmak istedim.
Ne diye dönüyor; batsın bu dünya dedim. Dedim ama bu öfke hiçbir işe yaramadı; sadece kendi kendimi yiyip durdum.


Haber, toplumda öyle bir karşılık bulmuş ki, X’de duyurusunun yapıldığı tarihten itibaren üç gün içerisinde 6.9 milyon kişi görüntülemiş.
Yılın haberi ödülünü hak ettiğini düşündüğüm yazır, emeklilerle ilgiliydi. Ülkeyi yönetenlerin “sosyal atık” muamelesi yaptığı, “çok yaşıyorlar” diyerek adeta ölmelerini beklediği emeklilerin Ankara Ulus’taki izbe otellere sığındığı yazılıydı. Haberde, ucuz otellerin hepsinin kirasını ödeyemeyen, yalnız emeklilerle dolduğu bilgisi vardı. Günlüğü 200 ila 400 lira değişen otel odalarının çoğunda tuvalet ve banyo yokmuş bile….
Çaresizler, çünkü çoğunun maaşı 16 bin 881 lira. Ekonomi büyük bir sorun, geleneksel aile ilişkilerinin de kalmamasından kaynaklı yaşanan yalnızlık başka bir dert. İkisi bir araya gelince ortaya çıkan şey Türkiye için büyük bir dram.
Yıllarca çalıştığı halde bir evin kirasını ödeyemeyecek kadar sefilleşmiş emekliye insanca yaşama seçeneği sunamayan bir ülkede yaşıyoruz. Elleri nasır tutmuş, omuzları çökmüş, saçlarını ağartmış ama otel köşelerinde sürünen emeklilerimizin yedikleri haşlanmış yumurta, haşlanmış patates, simit çay... Mutfakları, odadaki piknik tüpleri imiş…
Bir zamanlar ikramiyesi ile bir ev, bir araba alan üzerine bir de işyeri açan emekliyi arasan bulamazsın. Kirayı ödeyebilmek için ev arkadaşı aradığı ülke burası… “Emekliler Yılı” ilan edilen 2024 yılında İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı Meclisi verilerine göre, sadece yılın ilk altı ayında 50-64 yaş arası 215 işçi, 65 yaş ve üstü 52 işçinin çalışırken hayatını kaybettiği, DİSK'e bağlı Emekli-Sen’e göre ise 2024’te 512 emeklinin çalışırken öldüğü ülke Türkiye…
16 milyon emeklimizin, sadece 640 bini, 25 bin liranın üzerinde maaş alıyor ve bu yüzde 4’lük orana tekabül ediyor. 20-25 bin lira arasında maaş alanların oranı yüzde 8 ve 1 milyon 280 bin kişi. 18-20 bin lira alanların oranı yüzde 18 ve 2 milyon 880 bin kişi. 17-18 bin lira alanların oranı yüzde 32 ve 5 milyon 120 bin kişi. 17 bin liranın altında maaş alanların oranı ise yüzde 38 ve 6 milyon 80 bin insan. Kaldı ki, 17 bin rakamı taban aylık; çünkü bu rakamı bile alamayan daha düşük maaşlı yüz binlerce insan mevcut.
Belediyelerin yardım edilebilir kategorisinde değerlendirip, ısınma, gıda desteğinde bulunduğu, zekat verilmesinin uygun görüldüğü milyonlarca insan.
Eline geçen bütün parayı verdiği halde insanca yaşayabileceği bir evin kirasını bile ödeyemeyecek kadar acizleşmiş, ölüme terk edilmiş bir yığından bahsediyoruz. “Yığın” sözcüğü elbette ki çok kaba ve rahatsız edici. Ama emeklilere reva görülen yaşama bakılırsa hali pür melalimizi en iyi anlatacak olan sözcük de yine “yığın”…
Öyle değersizler ki, emlak firmaları kiralık konut ilanlarında “Emekliler aramasın. Maaşına haciz konulamadığı için tercih etmiyoruz” şerhini koyabiliyor.


Onlarla dalga geçmek olağan, maaşlarının artacağına dair beklentilerini ve umutlarını bir reyting aracına dönüştürmenin hiçbir sakıncası yok. Ayrıca iyimser tablolar çizerek umut dağıtarak emeklilerin vahim ötesine geçen hallerini saklamak bir yönetim politikası…

Genellikle yandaş medyada ve sosyal medya hesaplarında, internet sitelerinde sürekli olarak “emekliye müjde”, “Emekliye 20 bin lira verilecek” “emekliye 30 bin lira”, “12 milyon emekliye müjde. 10 gün içinde hesaba 15 bin lira yatacak” türünden binlerce haber yapılıyor. Aldatıcı başlıklarla, milyonlarca insanın içini acıtan ve bir propaganda içeren gerçek olmayan bilgiler yayılıyor.


Utan Türkiye utan!!!!