Adına “Terörsüz Türkiye” denilen, şeffaflık sağlanamadığı ve kamuoyu bilgilendirilmesi yapılmadığı için her kesimden insanın kuşku ve tedirginlik içinde izlediği süreçte “Malazgirt ittifakı”, “Kudüs birlikteliği”, “Çaldıran ittifakı”, Selahattin Eyyubî, İdris-i Bitlisî, Yavuz Sultan Selim, “Türk-Kürt-Arap kardeşliği” gibi sık sık referans yapılan tarihler ve isimler var. Bugünden geçmişe giderek ruh çağırma seanslarına benziyor bu.
Ruh çağırma işine girişenlerden biri de kent uzlaşısı ile CHP’den Esenyurt Belediye Başkanlığı’na seçilen ancak tutuklanan ve yakın zamanda tahliye edilen Prof. Dr. Ahmet Özer’in Halk Tv ekranlarında söyledikleri. Özer, sürece olan desteğini belirtirken “Biz 1071 yılında Malazgirt'te birlikte savaşmışız Bizans'a karşı. 1514 yılında Çaldıran'da birlikte mücadele etmişiz. 1891'de Erzincan'da birlikte olmuşuz.1915 yılında Çanakkale'de koyun koyuna şehit düşmüşüz” dedi.
Aleviler, büyük bir kırımdan geçirildikleri Çaldıran Savaşı’nın, yürütülen bir süreç nedeniyle kendilerine bir kez daha hatırlatılmasından dolayı haklı olarak tepki gösterdiler. Özer, ortamı yumuşatmaya çalışsa da pek ikna edici olamadı. Çünkü daha önce yazdığı yazılarda da Çaldıran’ı, Kürtlerle Türkleri buluşturan önemli bir kavşak noktası olarak tanımlıyor “Türkler açısından bakıldığında, Malazgirt büyük önem taşıyor; çünkü Malazgirt Savaşı ile Selçukiler Anadolu'ya yerleşip yayılıyor. Çaldıran ile bir türlü koruyamadığı doğu sınırını Kürtlerle 'etten kaleler' biçiminde korumaya alıyor Osmanlı.” diye yazıyor. Dolayısıyla sehven yapılmış bir yanlışlık yok.
Çaldıran, bizim siyasal, dinsel ve toplumsal tarihimizde önemli bir kırılma noktası. Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim ile Anadolu’daki Alevilerin kendisine büyük bir sadakatle bağlandığı Safevi Hükümdarı Şah İsmail arasında 1514 yılında yaşanan Çaldıran savaşının yarattığı derin yarılma olduğu gibi tam beş asırdır devam ediyor. Çünkü, bu savaşın öncesi ve sonrasında Kızılbaş Alevilere yönelik çok büyük sürgünler, katliamlar gerçekleştirildi. Kuyucu Murat Paşa, bu lakabını Alevileri kuyulara attığı için almıştır.
Pek çok kaynakta 40 bin Alevinin katledildiği belirtilir. İdris-i Bitlisi’nin Kürtlerle Osmanlı’yı bir araya getirdiği ittifakla birlikte Kürtler özerk bir statü kazanıp Osmanlı’ya bağlanırken Kızılbaşlar bölgeden tamamen sökülüp atılır. Meydandaki savaş o gün bugündür dinsel alanda da devam eder. Çünkü Osmanlı’nın şeyhülislamları Alevilerin öldürülmesinin caiz olduğuna dair fetvalar çıkarırken onların kadınlarının, kızlarının, mallarının da helal kılındığını açıklar. İbn-i Kemal, Müftü Hamza, Ebu Suud gibi din adamlarının fetvalarıyla Alevilerin dinsel açıdan ötekileştirilmesi, dışlanması sağlanır.
Osmanlı’nın, Çaldıran’la Kürtlerle buluştuğunu, bu tarihten sonra imparatorluğun şeriat düzenine geçtiğini ve Kızılbaş/Alevi toplulukları hem dinen hem de siyaseten düşmanlaştırdığını unutmayalım.
Çaldıran, Alevilerin toplumsal hafızasındaki derin travmayı tekrar tekrar diriltirken Ahmet Özer’in bu tarihe referansı, Sünnilik temelinde Alevilere karşıtlık ve asırlar süren büyük zulüm anlamına geliyor. Şimdi de din kardeşliği temelinde Kürt sorunu çözülebilir algısı oluşturulmaya çalışılıyor. Aslında Çaldıran’ı hatırlatan sadece Ahmet Özer olsa, üzerinde durulmayabilir. Ancak gelin görün ki, “Terörsüz Türkiye” sürecinin aktörleri genel olarak Çaldıran’a gönderme yapıyor.
Örneğin, Öcalan Malazgirt’ten giriyor, Kudüs’ten çıkıyor, din kardeşliğinden dem vuruyor. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş “Bir başka ittifak ise Anadolu topraklarını baştan aşağı zulümle inleten Şah İsmail'e karşı Yavuz Sultan Selim ile İdris-i Bitlisi'nin yapmış olduğu bir büyük ittifaktır. 1514'te Çaldıran'da o ittifakımız Anadolu'daki Müslüman toplulukların başının daha dik bir şekilde dolaşmasına, esenlik ve birlik içerisinde birlikte var olmasını sağlamıştır" diyor. PKK yöneticilerinden Cemil Bayık, ümmet kardeşliğinin Türk-Kürt birlikteliğini sağladığını söylüyor, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk-Kürt- Arap ittifakı ile yeni fetih müjdeleri veriyor. ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Barrack, ideal olanın Osmanlı milletler sistemi olduğunu telkin ediyor.
Hal böyle olunca hiçbir şekilde ümmete dahil edilmeyen Aleviler, Sünnilik ekseninde bir birlikteliğin kendisini dışarıda bırakacağını görüyor. Sorunun Sünnilik ekseninde kurulan bir ittifaktan ziyade laik, demokratik ve insan haklarına dayalı bir yurttaşlık anlayışının savunulmasıyla gerçek ve kalıcı bir çözüme kavuşacağını düşünüyor.
Çaldıran ittifakı
Kelime ATA
Yorumlar