Suriye’deki cihatçı grupların koca bir ülkeyi tarumar etmesi, en az 10 milyon göçmenin Türkiye’nin başına bela olmasına yol açan politikaların baş mimarlarından Ahmet Davutoğlu’nun hayalperestliği her seferinde nüksediyor.
Neo Osmanlıcı düşüncelerini, stratejik derinlik, komşularla sıfır sorun gibi söylemlerle teorize etmeye çalışan “Üç beş güne kalmaz Şam’dayız” diyerek komşu bir ülkenin içişlerine karışan Davutoğlu, nasıl ki, dış politikayı iflas ettirdiyse 6’lı masa içindeki konumuyla da hep bir sorun oldu. Seçimin kazanılması halinde bütün kararların 6’lı masa bileşenlerinin tümünün katılacağı şekilde ortak alınacağını belirterek çok başlılık yaratılacağı kuşkusunun doğmasına yol açtı. Ama hepsinden önemlisi, başörtüsüyle ilgili yasal düzenlemeyi CHP aracılığı ile gündeme getirtmesi oldu.
Çünkü onun zihniyetine göre CHP’nin muhafazakarlara karşı affedilmez hataları vardı. CHP, madem ki, toplumun bazı kesimleriyle helalleşmek istiyor, o halde bunu kanıtlamalıydı. Yani günahlarının bedelini ödemeliydi!!!! Memlekette türban sorunu kalmadığı, tam tersine başı açık olanların ötekileştirildiği ortada iken CHP, kendi tabanının duyarlılıklarını hiç ırgalamadı ve sağ seçmenden oy geleceği düşüncesiyle yasal düzenleme yapılacağını açıkladı.
Oysa karşılarında Erdoğan vardı ve böyle durumlarda fırsatları hiç kaçırmazdı. O da ayağına gelen pası değerlendirdi ve laik-seküler kamplaşmasının lehinde olacağı düşüncesiyle kamu kurumlarında peçe takılmasının da önünü açan Anayasa değişikliği teklifini sundu.
Gelin görün ki, helalleşme, türban, Ayasofya düzenlemesi, sosyo kültürel alanın, eğitimin dinselleştirilmesi vs. karşısında CHP’nin pragmatik gerekçelerle pasif muhalefet çizgisinde kalması hiçbir işe yaramadı. DEVA, Gelecek Partisi, Saadet Partisi adaylarının CHP listelerinden seçime sokulması da CHP’ye oy getirmediği gibi tam tersine kendi tabanının tepkilerine neden oldu. Sonuçta, CHP’nin milletvekili sayısı düştü.
CHP’ye, Kılıçdaroğlu’na şu veya bu nedenle oy verenler işte bu nedenle öfkeli. Öfke öyle böyle değil; önce İYİ Parti’ye sonra da Saadet, DEVA, Gelecek Partisi’ne siyasi hamallık yaptırıldığı için kızgın, bir dahaki seçimlerde onu tercih etmeyecek kadar derin bir kopuş içinde. Nitekim CHP Grup Başkanı Özgür Özel, bu kopuşu ve öfkeyi tespit etmiş durumda. Şöyle diyor:
“Bu sonucu (Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde alınan sonuç- EG) yenilgi olarak görmeyenler tabanımızın ve örgütümüzün hissiyatını da anlamıyor demektir. Kendi hissiyatının anlaşılmadığını gören seçmenimiz ve tabanımızda yerel seçimleri de etkileyebilecek bir duygusal kopuş tetiklendi. Bugüne kadar partimizin almış olduğu en ağır yenilgilerde dahi, baraj altında kaldığımızda bile yaşanmamış bir öfke söz konusu. Bu durumun yok sayılması partimizin geleceğine ve yaklaşan yerel seçimlere ilişkin kaygılarımızı artırıyor.”

Şimdi Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, “En son tercihim seçime CHP listelerinden girmekti” diye açıklama yapıyor. Parti yöneticileri, nasıl da fedakâr davrandıklarını sündüre sündüre anlatıyorlar. Davutoğlu, tıpkı Suriye’de olduğu gibi kendi gücünü abartıyor.
Aynı üslup DEVA Partisi yöneticilerinde de var. Genel Başkan Ali Babacan, elde ettikleri milletvekillikleri için “hakkımızla kazandık” diyor. Oysa çocuklar bile biliyor ki, söyledikleri lafügüzaf.
Uydurdukları yalan tarihle din istismarcılığını elden bırakmayan muhafazakar kesimin bu şımarık, üstenci, sürekli seküler kesimi suçlu, adeta vebalı gören tavrı bıkkınlık verdi. Seküler çevrenin ödeyecek diyet borcu yoktur size. Tam tersine demokratik hak ve özgürlükler, adalet, eşitlik, özgürlük gibi çok temel konularda bugüne kadar iyi bir sınav veremedikleri de ortada.
21 yıllık AKP iktidarının en az 15 yılında DEVA ve Gelecek Partisi kadroları var ve mevcut baskıcı yönetimin inşasındaki seyircilik rolüyle günahları da affedilmez seviyelerde.