47 yıl oldu; neredeyse yarım asır; hafızalarda bıraktığı derin acı ise sanki 47 yıl öncesine ait değil de daha dün gibi… Geride dağılmış bir coğrafya, başta Londra olmak üzere Avrupa’ya göçmek zorunda kalmış yüz binlerce insan, talan edilmiş, el değiştirmiş mal mülk, isimsiz mezarlar, mezarsız ölüler var…
Yitik ülke, yitik insanlar… Derin bir suskunluk…

Maraşlı Alevilerin suskunluğu yaşadıkları o büyük acının, sevdiklerinin, aile fertlerinin, dostlarının, yoldaşlarının gözlerinin önünde vahşice katledilmiş olmasının yarattığı bir suskunluk. Tıpkı Seneca’nın dediği gibi “Büyük acıları dilsiz”…
Büyük acılar dilsiz ama büyük suçların failleri de mezarlıkta yatan ölülerden farksız. “Nasılsa öldüler ve toprak altındalar, ölüler konuşamaz” diye mi düşünülüyor. Devletin derin koridorlarında, karanlık dehlizlerde, “Maraş’ta o acıya tanıklık edenler de pek kalmadı” rahatlığı mı var?
Ne yapılırsa yapılsın, Maraş işte orada. Suç mahallini ne kadar temizlerseniz temizleyin kanlı elleri, karanlık yüzleri biz görüyoruz. Çok kalın perdeler çekseniz de hakikatlerin üzerine Maraş’ın sokaklarına sinmiş o vahşet kokusunu yok edemezsiniz.
Yüzyıllardır uygulanan Alevileri ret, inkar ve gerekirse imha siyasetinin, 1950’li yıllarda NATO konseptleri çerçevesinde ve komünizme karşı Yeşil Kuşak projesi dahilinde güncellenmiş versiyonudur Maraş.
1978 yılında önce Malatya’da, Erzincan’da, Sivas’ta gerçekleştirilmek istenen kırımın, Aralık ayının son haftasında etnik ve inançsal farklıların kışkırtılmaya uygun bir ortam barındıran Maraş’ta sahnelendiği açıktır.
Olaylar, 19 Aralık'ta kentteki Çiçek Sineması'na, o dönemin milliyetçi filmlerinden biri olan, Cüneyt Arkın'ın başrol oynadığı Güneş Ne Zaman Doğacak başlıklı filmin gösterimi sırasında patlayıcı madde atılmasıyla başlamıştır. Gelin görün ki tahrip gücü düşük o patlayıcıyı atanlar, iddianamedeki bilgilere göre Ülkücü Gençlik Derneği’nin yönetici veya militan üyeleridir.
Bu militanlardan biri de Kenger soyadını Şendiller olarak değiştirerek milletvekili seçilen Ökkeş Şendiller’dir. İki gün sonra öldürülen solcu iki öğretmenin cenazesinin camiye getirilmesini protesto eden ülkücülerin “Alevilerin, komünistlerin cenaze namazı kılınamaz” kışkırtmasıyla zaten öncesinde organize edilmiş gruplar, Alevi mahallesine yöneldi ve Türkiye tarihinin en vahşi kırımı gerçekleştirildi. Kaynar kazanlarda, gözleri oyularak, karnı deşilerek, kuyulara atılarak, yakılıp yıkılarak yüzlerce Alevi katledildi. Kadınlar tecavüze uğradı, önceden kırmızı x işareti konulmuş ev ve işyerleri yağmalandı, yakıldı.
Birkaç gün süren katliamda resmi rakamlara göre öldürülenlerin sayısı 111. Ancak resmi makamların gerçeği yansıtmadığı herkesin malumu.
Eski Başbakanlardan Bülent Ecevit’in çekmecesinden çıkan bir bilgi notu, katliamın devlet içindeki karanlık ellerini açığa vuran nitelikteydi. “Maraş katliamını MİT’in içindeki MHP kanadı organize etti” ifadelerinin yer aldığı bilgi notu, ABD/NATO’nun, yerli faşist güçleri de kullanarak ülkeyi adım adım bir askeri darbe ortamına sürükleme planından ibaretti.