Pasaport işlemleri nedeniyle gittiğim Emniyet Sarayı'nın beşinci katının koridorunda ilerlerken yaşadım o korkuyu…

Orta, şiddette bir depremdi…

Sarsıntı anında birkaç metre ötedeki kantin görevlisi çocuğun taşıdığı çay bardaklarıyla dolu tepsiyle önce geri geri gidip, ardından da yere kapaklandığını görünce ne kadar korkmuştum.

Birkaç saniyelik bir depremdi, korkusu da çabuk geçti…

Daha doğrusu ben öyle sandım…

Geçti sandığım korku, yurdun deprem kuşağınki pek çok bölgesinde meydana gelen ve binlerce cana mal olan depremler nedeniyle hiç peşimi bırakmadı

Bazılarını, gazeteci kimliğimle görevli olarak izlediğim depremlerde o korkuyu hep yaşadım:

1976 Van-Muradiye depreminde 3 bin 800 ölü, 1999 Gölcük depreminde 18 bin ölü, Düzce depreminde 710 ölü, 2011'de Van'da 15 gün arayla meydana gelen iki depremde toplam 644 ölü.

Son olarak da İzmir depremi:110 ölü.

Bir yanda cansız bedenler…

Bir yanda enkaz altından çıkarılan depremzedelerin hastanelere götürülmek üzere sedyelerle taşınmalarına ilişkin görüntüler…

Yaralı bedenler o travmayı nasıl atlatacaklar diye düşündüm…

Saatler sonra gün yüzüne çıkarılan beş-altı yaşlardaki şaşkın mavi gözler, kim bilir bir daha ne zaman gülecek?

Ya diğerleri…

Eşini, dostunu, yakınını, yarini yitirenler…

Göğsünde yürek taşıyanlar…

Onlar ne yapacak?..

Yaraların bir an önce sarılması en büyük dilek…

Tabii bir de tüm sorumluluğu birkaç kişinin sırtına yükleyip, işin içinden sıyrılma aymazlığının terkedilmesi…

Benzer acıların yaşanmaması için, dillerden düşmeyen ''cek'li, ''cak'lı önlemlerin hayata geçirilmesi.

İşte İstanbul'un hali…

Bazı yıllanmış binalar deprem olmadan yıkılıyor.

Beyoğlu ilçesindeki Sütlüce semtindeki dört katlı binanın çökme anındaki görüntüleri hala zihinlerde.

Kimilerinin ruhsatı da yok…

Ayakta duracak mecali kalmamış.

Tehlike, Ankara için de geçerli.

Mühendislik hesaplarından uzak inşa edilen binalar, büyük risk taşıyor.

Demetevler'deki çok katlı binalar bu durumdaki yapılara örnek teşkil ediyor.

Kızılay, Ulus, Sıhhiye gibi yerler de risk alanları olarak ifade ediliyor.

Alüvyon tabakalı zemin üzerinde kurulu Bentderesi ve Çayyolu da Başkent'in deprem açısından risk taşıyan bölgeleri arasında bulunuyor.

Unutmamak gerekir ki,

Fay hatlarının durumu önemli…

Ancak binaların sağlamlığı ondan da önemli…